14 Aralık 2015 Pazartesi

Şantaj Suçu Cezası

Şantaj suçu, kanunumuzda bir kimsenin şeref veya saygınlığına zarar verecek hususların açıklanacağı şeklinde tehdit edilmesi menfaat temini veya hukuken yükümlü olunan birşeyin yapıp yapmayacağından bahisle menfaat temini olarak tanımlanmıştır. Şantaj suçunu daha iyi anlayabilmek için oldukça klişe ancak faydalı bir örnek olarak suçlu bir kimseden menfaat sağlayabilmek için onu ihbar edeceğinden bahisle tehdit etmesi de şantaj suçu kapsamına girmektedir. Bu örnekte ihbar etmek her ne kadar olumlu bir fiil olması sebebiyle suç teşkil etmiyormuş gibi görünse de söz konusu fiilin şantaj tanımına uyması ve buradan hareketle tehdit yoluyla haksız menfaat sağlanması, bu fiile şantaj niteliği kazandırmaktadır ki bu da fiilin suç teşkil ettiğini açıkça ortaya koymaktadır. Şantaj, genel tanımı itibariyle aslında tehdidin bir çeşidi olarak karşımıza çıkmaktadır. Zaten kanun koyucu, belli şartlar altında gerçekleşen tehdidi şantaj başlığı altında düzenlemektedir. Şantaj, dilimize Fransızca'dan geçmiş bir hukuki terim olup, bu sebeple bazı çevreler tarafından ayrı bir suç değil de tehdidin cezai yaptırımını ağırlaştırıcı bir unsur olduğu fikri savunulmaktadır. Ancak gerek Ceza Kanunumuz gerek Fransız Ceza Kanunu (Code Pénale) dikkatle incelendiğinde bu fikre katılmanın mümkün olmadığı, şantajın tehdit suçuyla bir bağlantısı olmakla beraber ayrı bir suç olarak nitelendirildiği açık ve seçik bir şekilde ortadadır. 


Şantaj Suçu Unsurları


           Şantaj suçu, temel olarak kişinin iç hürriyetini yani irade özgürlüğünü kısıtlaması sebebiyle suç kapsamında yer almaktadır. Buna karşın, şantaj suçu, kişinin iç hürriyetini yani irade özgürlüğünü kısıtlamaktan yola çıkarak kişinin diğer hak ve hürriyetlerini de kısıtlayabilir. Örneğin şantaj yapılan kişiden para istenmesi kişinin malvarlığı hakkına yönelik açık bir saldırı niteliği taşımaktadır. Buradan hareketle, şantaj suçu, çok hukuk konulu bir suçtur denilebilir. Şantaj suçu sıklıkla haksız menfaat elde edebilmek için işlenmektedir. Buna ek olarak, bir şeyin yapılmasını ya da yapılmamasını sağlamak amacıyla da işlenebilmektedir. Ancak burada dikkat edilmesi gereken husus, kanun koyucunun şantaj suçunu nasıl tanımladığı ve şantaj suçunu hangi suçlarla aynı kategoriye koyduğudur. Gerek içtihatları gerekse kanunumuzda yer alan şantaj tanımı incelendiğinde, kanun koyucunun, şantaj suçunu mala karşı suçlar çerçevesinde değil de hürriyete karşı suçlar kapsamında ele aldığı net bir biçimde görülmektedir. Buradan hareketle kanun koyucu şantaj suçunun cezai yaptırımını tanımlarken iç hürriyeti yani irade özgürlüğünü korumaktadır. Evet, şantaj suçu, failin haksız kazanç elde edebilmek için mağdurun malvarlığına yönelik bir saldırı da olabilir, ama şantaj suçunun tanımı itibariyle, haksız fiilin asıl çıkış noktası mağdurun iradesine adeta ipotek konulmasıdır. Buradan hareketle, şantaj suçu özelinde kanun koyucunun, özgürlüğe yönelik saldırıyı egemen unsur olarak kabul ettiği kanısına varılabilir. 

           Şantaj fiilinin cezai yaptırım doğurması için irade değiştirebilecek tehdidin mağdura ulaşmış olması yeterlidir. Burada dikkat edilmesi gereken husus, fiilin suç teşkil etmesi için mağdurun iradesini değiştirmesinin şart olmamasıdır. Çünkü fail her ne kadar mağdurun iradesini değiştirememiş olsa da onun iç hürriyetine yani irade özgürlüğüne kast etmiştir. Bu nedenle, şantaj suçu bir tehlike suçudur. Şantaj suçu sözlü olabileceği gibi yazılı ya da görsel medya araçları vasıtasıyla da işlenebilir. Buna ek olarak, şantaj suçu, doğrudan işlenebileceği gibi üçüncü kişiler vasıtasıyla da işlenebilir. Bununla beraber, şantaj suçundan bahsedebilmek için isnat edilecek bilginin doğru olması da şart değildir. Yani bir kişi, başka bir kişiden haksız menfaat elde edebilmek için o kişiye iftira atacağından bahisle o kişiyi tehdit etmesi de şantaj suçu kapmasındadır. Temel olarak, cezai yaptırım açısından sözlü, yazılı ya da görsel bir şantajın farkı olmasa da sözlü şantajın kanıtlanabilmesi oldukça zordur. Ayrıca, şantaj suçunun işlendiği birçok durumda, özellikle günümüzde, şantajın medya araçları vasıtasıyla ispat edilebilmesinin kolaylaşmasının da etkisiyle şantaj suçları, herkesin anlayabileceği açık bir tehditten ziyade mağdur için özel anlamlar içeren, sadece mağdurun anlayabileceği bir şekle sahip tehditler suretiyle işlenmektedir. Yani failler, cezai yaptırımdan kaçınabilmek için şantaj anlamı çıkmayacak, üstü kapalı tehditlere başvurmaktadırlar.  Şantaj suçunun oluşabilmesi için hakimin failin neyi kastettiğini şüpheye mahal bırakmayacak şekilde ortaya koyabilmesi gerekmektedir.  Bu da her ne kadar ispatı zorlaştıran bir etken gibi görünse de uygulamalara bakıldığında, genellikle sözlü şantajın söz konusu olmadığı durumlarda ispat noktasında herhangi bir sıkıntı yaşanmadığı göze çarpmaktadır. 

Şantaj Suçu ve Cezası

(1) Hakkı olan veya yükümlü olduğu bir şeyi yapacağından veya yapmayacağından bahisle, bir kimseyi kanuna aykırı veya yükümlü olmadığı bir şeyi yapmaya veya yapmamaya ya da haksız çıkar sağlamaya zorlayan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.

(2) (Ek: 29/6/2005 – 5377/14 md.) Kendisine veya başkasına yarar sağlamak maksadıyla bir kişinin şeref veya saygınlığına zarar verecek nitelikteki hususların açıklanacağı veya isnat edileceği tehdidinde bulunulması halinde de birinci fıkraya göre cezaya hükmolunur.

İnternet Üzerinden Şantaj

            Günümüzde herkesin cebinde yer bulan internet ve buna bağlı olarak hayatımızın her alanına giren medya cihazları bir yandan hayatımızı kolaylaştırırken diğer yandan bizi önceden akıllara dahi gelmeyecek tehditlerle yüz yüze bırakmaktadır. Şüphesiz ki gelişen teknoloji, bilinçli kullanıldığı ve suç eğilimi olan kişilere açık kapı bırakılmadığı takdirde son derece yararlı bir unsurdur. Şüphesiz ki, gelişen teknoloji, belli noktalarda şantaj ve diğer suçlar karşısında elimizi güçlendirmektedir. Örneğin şantaj ve tehdit durumunda suçu ispatlamak ses kaydı, ekran çekimi (screenshot) gibi teknolojinin bize sağladığı imkanlarla daha kolay bir hal almıştır. Ancak burada dikkat edilmesi gereken husus, teknolojinin kötü niyetli insanların da elini güçlendirdiği gerçeğidir. Bu bakımdan kötü niyetli fırsatçıların teknoloji vasıtasıyla tehdit ve şantaj suçlarını nasıl işlediklerini ve bu suçlara karşı alınabilecek önlemleri incelemek faydalı olacaktır. 
 Geçmişte MSN Messenger vasıtasıyla günümüzde daha çok yollanan bir mailden ya da başka bir iletiye gizlenmiş olan dosyayı mağdura bir medya içeriği ya da bir promosyon olarak yollayan fail, bu dosyanın arka planda mağdurun rızası ve bilgisi olmaksızın çalışması sonucunda mağdurun bilgisayarındaki birçok veriye ulaşabilmekte hatta bilgisayarın kamera ve mikrofon donanımlarını çalıştırabilmektedir. Bu noktadan sonra fail, mağdurun bilgisi dışında mağdurun ses ve görüntü kaydını alarak mağduru bu verileri başka kişilerle paylaşacağından bahisle tehdit ederek haksız menfaat elde etmektedir. Bu tür durumlarda genelde mağdur yaşadığı korkunun da etkisiyle ne yapacağını bilemediğinden, görüntülerin internette yayılmasını önlemek için failin isteklerini yerine getirmektedir. Suçun yargı makamlarına bildirilmesinden önce yapılması gerekenlerin başında mümkünse internet ortamında yabancı kişilerle konuşmamak, bilinmeyen kaynaklardan gelen mail ve iletilerin açılmaması gelir. Eğer bu mümkün değilse yabancı kişiden gelen dosyaları her ne sebeple olursa olsun kabul etmemek, dosya yollanmış olsa bile dosyayı açmamak gerekir. Buna ek olarak, eğer mümkünse yabancı kişiyle görüntülü görüşme yapmamak, bu mümkün değilse yabancı kişiyle resmi bir dil kullanmak suretiyle samimi olmaktan uzak bir biçimde görüşmeyi tamamlamak gerekir. Bununla beraber, internet üzerinden şantaj suçu günümüzün popüler mesajlaşma uygulamalarından Whatsapp, Facebook Messenger, Viber, Tango, Wechat, Line, Skype vasıtasıyla da işlenebilmektedir. Bu tür uygulamalardan en az biri hemen hemen herkeste olduğu için son yıllarda internet üzerinden şantaj suçuna en sık bu platformlarda rastlanmaktadır. İnternet üzerinden yazışma şeklinde olan görüşmelerde de özel bilgiler verilmemesi ve samimi bir dil kullanmaktan uzak durulması gerekmektedir. Bununla beraber, sosyal medya kullanımında yabancı insanların takip edilmemesi her hesabın sahte hesap olabileceğinin göz önünde bulundurulması faydalı olacaktır.

Şantaj Durumunda Ne Yapmali


            Şantajla yüz yüze kaldıktan sonra ilk akla gelen şey belki de şantaj durumunda ne yapmali sorusudur. Çünkü birçok mağdur şantaj konusu olan bilgilerin ya da görüntülerin internet ortamında yayılacağı korkusuyla ne yapacağını bilemeden failin dediklerini yerine getirmektedir. Bu bakımdan şantaj durumunda yapılması gerekenlerin bilinmesi hayati öneme haizdir. Şantaj durumunda yapılması gereken en önemli şey mümkün olduğu kadar fazla kanıt toplayabilmektir: failin şantaj içeren konuşmalarının ekran görüntüleri (screenshot), şantaj içeren görüntü, ses kaydı ya da başka çeşit medya içerikleri, faile ait profil, hesap ve adres bilgileri... Bu kanıtları topladıktan sonra görüntülerin internet ortamından kaldırılması için vakit kaybetmeden bir bilişim avukatıyla iletişime geçilmesi gerekmektedir. 

Mert Güdücüoğlu

8 Aralık 2015 Salı

Tehdit Suçu Cezası

''Tehdit nedir?'' sorusuna birçok farklı cevap verilebilmektedir ancak genel kabuller çerçevesinde, bir kişinin, başka bir kişinin veya o başka kişinin yakınının hayatına, vücut dokunulmazlığına, cinsel dokunulmazlığına veya malvarlığına yönelik bir saldırı gerçekleştirileceğinden bahisle kişinin korkutulması şeklinde tanımlayabileceğimiz tehdit suçu, kişinin toplum içerisinde huzur ve güven içinde yaşama hakkını engeller ve bu sebeple suç teşkil etmektedir. Tehdit suçu sözle, hareketle, yazılı mesajla, yapılan bir paylaşımla, video ya da resimden oluşan içerikle, mektupla yapılabilir. Burada önemli olan husus kişinin tehdit edildiğine ya da edileceğine dair varsayımları ya da düşüncelerinden ziyade doğrudan doğruya sözle ya da hareketle açık ve tartışmaya mahal bırakmayacak bir şekilde korkutulmuş olmasıdır. Yani korkutma gerçekleşmemişken yapılan öngörüler tehdit kapsamına girmemektedir. Cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırıdan bahisle tehdit edilmesi 2 yıldan 5 yıla kadar hapisle cezalandırılır. Kişinin malvarlığına yönelik tehdit durumlarında ise cezai işlem şikayete tabidir. Bu çeşit tehditler cinsel dokunulmazlığa yönelik tehditlere göre daha düşük cezai yaptırımlara tabidir. Tehdidin niteliği de cezai yaptırımını doğrudan etkilemektedir. Mesela tehdidin birden çok kişi tarafından beraber yapılması veya silahla yapılması suçları 2 yıldan 5 yıla kadar hapisle cezalandırılır.  Buradan hareketle tehdit suçunun niteliklerine göre ayrılarak incelenmesi faydalı olacaktır:


Tehdit Etmenin Cezası
1) Basit Tehdit:
   
     Genelde kişinin malvarlığına yönelik hukuka aykırı bir saldırı yapılacağının bildirilmesi suretiyle yapılan tehditlerdir. Bu tehditler kişinin canına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik olmayan tehditler şeklinde de tanımlanabilir. Basit tehdit suçundaki cezai yaptırım nitelikli tehdit suçuna göre daha hafiftir. Basit tehdit suçu, 6 aya kadar hapis cezası veya adli para cezası ile cezalandırılır. Basit tehdit suçunda dikkat edilmesi gereken husus suçun takibinin şikayete tabi olmasıdır. 


2) Nitelikli Tehdit:

    Kişinin malvarlığından ziyade, kişinin canı, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik hukuka aykırı saldırı yapılacağının bildirilmesi suretiyle kişinin korkutulmasıdır. Burada dikkat edilmesi gereken husus nitelikli tehdidin basit tehdidin aksine şikayete bağlı olmayıp, kendiliğinden takip edilmesidir. Nitelikli tehdit suçu 6 aydan 2 yıla kadar hapisle cezalandırılır. 




Tehdit Suçunun Ağırlaştırıcı Sebepleri:

   
     Tehdidin nitelikli ya da basit olmasının yanında tehdit suçunun cezai yaptırımını ağırlaştıran bir takım sebepler mevcuttur. Bunlar kısaca failin kendini tanınmayacak hale getirerek tehdit etmesi, tehdit ederken suç örgütlerinden doğrudan ya da dolaylı olarak yararlanması, tehdit suçunu birden fazla kişiyle işlemesi, tehdidi silah kullarak yapması şeklinde özetlenebilir. Tehdit suçunun bu ağırlaştırıcı sebeplerden en az biriyle işlenmesi durumunda fail, 2 yıldan 5 yıla kadar hapisle cezalandırılır. 



Ne Kadar Sürede Şikayet Edebilirim?


    Öncelikle, nitelikli tehdit suçu şikayete tabi olmadığı için şikayet süresi söz konusu değildir. Zaten nitelikli tehdit suçu şikayet olmaksızın doğrudan soruşturulur. Şikayet süresi malvarlığına yönelik olan tehditlerde yani basit tehditlerde söz konusudur. Mağdur, tehdidi ve tehdit edeni öğrenmesinden itibaren 6 ay içinde şikayet etmelidir. Aksi takdirde şikayet hakkı ortadan kalkar. Ancak tehdit suçunun basit veya nitelikli hallerinde tehdidin yaşam hakkına yönelik olması durumunda cezai yaptırım şikayete bağlı değildir. Bu tür tehdit suçları 8 yıllık dava zaman aşımı süresi içerisinde soruşturulabilir. 



Tehdit TCK


    Tehdit suçu Türk Ceza Kanunu'nun 106. maddesinde açık bir şekilde tanımlanmıştır:

(1) Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle tehdit eden kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından veya sair bir kötülük edeceğinden bahisle tehditte ise, mağdurun şikayeti üzerine, altı aya kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.

(2) Tehdidin;

a) Silahla,

b) Kişinin kendisini tanınmayacak bir hale koyması suretiyle, imzasız mektupla veya özel işaretlerle,

c) Birden fazla kişi tarafından birlikte,

d) Var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak,

İşlenmesi halinde, fail hakkında iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

(3) Tehdit amacıyla kasten öldürme, kasten yaralama veya malvarlığına zarar verme suçunun işlenmesi halinde, ayrıca bu suçlardan dolayı ceza verilir.

   
    

İnternetten Tehditin Cezası


     Günümüzde tehdit suçu sadece yüzyüze değil, Whatsapp, Viber, Tango, Wechat, Line, Skype gibi anlık mesajlaşma programları vasıtasıyla resim ya da ileti göndermek suretiyle olabileceği gibi Facebook, Twitter, Instagram gibi sosyal medya platformlarından yapılan paylaşımlar ya da iletiler vasıtasıyla da olabilir. Ancak tehdidin internet ortamında olmasıyla gerçek hayatta olması arasında bir fark yoktur. Her durumda tehdidin niteliği ve ağırlaştırıcı sebep içerip içermediği önemlidir. İnternet ortamında işlenen tehdit suçlarının gerçek hayatta işlenen tehdit suçlarından cezai yaptırım açısından farkı yoktur. Ancak suçun ispatı noktasında büyük bir fark vardır. Soruşturma esnasında işin ciddiye bindiğini farkeden fail tehdit içeren iletisini ya da paylaşımını silmek suretiyle suçun ispatını engelleyebilir. Bu açıdan bakıldığında soruşurma sırasında bir bilişim avukatıyla çalışılması hayati öneme haizdir. Bilişim avukatına ek olarak, ispatı mümkün kılabilmek için tehdit içeren unsurun ekran görüntüsünün (screenshot) alınması gerekmektedir.  


7 Aralık 2015 Pazartesi

Sosyal Medyada Küfür Cezası

Günümüzde hayatımızın her alanı sanal dünyayla entegre olduğu için tabiri caizse sanal bir hayat yaşamaktayız. İş hayatımızdan, alışveriş yaptığımız markete kadar her türlü işlem internet ortamında gerçekleşmektedir. Hatta sosyalleşme gibi insanın en tabi ihtiyaçlarından sayılabilecek bir unsur dahi internet üzerinden gerçekleşmektedir. Bu noktada, cezai yaptırımın daha zor ve dolaylı olması insanların daha rahat davranmasına yani daha kolay suç işlemesine sebep olmaktadır. Bu nedenle insanların sanki internet ortamında işlenen suçlar suç değilmişçesine suç işlediklerine tanık olmaktayız. İnsanların bu davranışının sebebi de internet ortamında işlenen suçların genelde cezasız kalmasıdır. Çünkü cezai işlem uygulanmak için harekete geçilse dahi birçok insan küfür, hakaret vb haksız fiilleri işlerken sahte e-mail adresleri sahte hesaplar kullanmaktadırlar. Buna ek olarak özellikle ülkemizde oldukça yaygın olan VPN kullanımı da bu suçları işleyen kişilerin tespit edilmesini zorlaştırmaktadır. Bu çeşit suçların engellenememesinin bir diğer ayağı da Facebook, Twitter, Youtube gibi servis sağlayıcılarla yaşanan iletişim kopukluğudur. Bu tür servis sağlayıcıları kullanılarak işlenen suçlarda mağdur olan kişi önce savcılığa başvuru yaparak savcılığın içeriği kaldırmasını talep ediyor. Sonrasında ise savcılık ilgili servis sağlayıcıdan içeriğin kaldırılmasını talep ediyor. Ama bu iletişimin sağlanması ve taleplerin uygulanması için gereken süre içerisinde suç teşkil eden içerik internet ortamında hızla yayılıyor ve artık kaldırılsa dahi birçok farklı mecrada bulunduğundan ve birçok kişi tarafından elde edildiğinden kişinin mağduriyeti artarak devam ediyor. 

Sosyal medyadan küfür günümüzde toplumsal bir sorun haline gelmiştir. Bu sorunun daha iyi anlaşılabilmesi için hakaret suçunun ne olduğunu nasıl tanımlandığını bilmek gerekir. Türk Ceza Kanunu hakaret suçunu açık ve seçik şekilde tanımlamıştır:



Sosyal Medyada Küfür Cezası

(1) (Değişik: 29/6/2005 – 5377/15 md.) Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır. Mağdurun gıyabında hakaretin cezalandırılabilmesi için fiilin en az üç kişiyle ihtilat ederek işlenmesi gerekir.

(2) Fiilin, mağduru muhatap alan sesli, yazılı veya görüntülü bir iletiyle işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkrada belirtilen cezaya hükmolunur.

(3) Hakaret suçunun;

a) Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı,

b) Dini, siyasi, sosyal, felsefi inanç, düşünce ve kanaatlerini açıklamasından, değiştirmesinden, yaymaya çalışmasından, mensup olduğu dinin emir ve yasaklarına uygun davranmasından dolayı,

c) Kişinin mensup bulunduğu dine göre kutsal sayılan değerlerden bahisle,

İşlenmesi halinde, cezanın alt sınırı bir yıldan az olamaz.

(4) (Değişik: 29/6/2005 – 5377/15 md.) Hakaretin alenen işlenmesi halinde ceza altıda biri oranında artırılır. 

(5) (Değişik: 29/6/2005 – 5377/15 md.) Kurul hâlinde çalışan kamu görevlilerine görevlerinden dolayı hakaret edilmesi hâlinde suç, kurulu oluşturan üyelere karşı işlenmiş sayılır. Ancak, bu durumda zincirleme suça ilişkin madde hükümleri uygulanır.



Sosyal Medyada Hakaret

           Görüldüğü üzere, kanunumuz, suçun alenen işlenmesini dikkate alarak ağırlaştırıcı bir sebep olarak değerlendirmektedir. Bu durum da sosyal medya ya da anlık mesajlaşma uygulamalarında iletilen mesajlardan ziyade üç veya daha fazla kişinin görebileceği paylaşımlar ya da toplu mesajların daha ağır cezalara sebebiyet verebileceğini açıkça ortaya koymaktadır. Ancak burada üzerinde durulması gereken husus, cezai işlemin yapılabilmesi için mağdurun şikayetçi olmasıdır. Eğer mağdur ölmüşse, mağdurun ikinci dereceye kadar üstsoyu ya da altsoyu, eşi ve kardeşi şikayette bulunabilir. Ancak bu tür suçlardaki kısır nokta genelde şikayet aşamasında işin ciddiye bindiğini anlayan fail suç teşkil eden paylaşımı silerek suçun ispatını engellemesidir. Buradan hareketle, mağdurun şikayet etmeden önce suç teşkil eden paylaşımı ispat edebilmek için paylaşımı görüntülemek suretiyle kaydetmelidir. Ancak cezai işlemin uygulanmasında en önemli engellerden birisi de failin tespitinin zor olmasıdır. Fail, mağdurun tanıdığı birisiyse ve bu ispatlanabilirse o zaman cezai yaptırım uygulanması daha kolaydır. Ancak özellikle Twitter'ın yaygınlaşması sonucunda insanların tanımadıkları insanlara hakaret etmesi oldukça yaygın görülen bir durumdur. Bu çeşit durumlarda da failin bulunması için yargı makamları servis sağlayıcı ile temasa geçerek failin IP adresini isteseler de özellikle yabancı menşeilli servis sağlayıcılar kullanıcılarının IP adreslerini paylaşmak noktasında istekli davranmamaktadırlar. Zaten servis sağlayıcılar IP adreslerini paylaşsalar bile VPN kullanımı çok yaygın olduğundan failin bulunması tam bir muammadır.  

Korsan Yazılım Kullanmanın Cezası

Günümüzde hayatımızın her alanına giren internetle beraber her türlü bilgiye her çeşit içeriğe kolayca ulaşabilmekteyiz. Günlük yaşamda hukuka aykırı olan işlemle hukukun tanıdığı işlem hukuki yaptırımlar vasıtasıyla çok keskin bir çizgiyle birbirinden ayrılmıştır. Ancak internetin hayatımızın her alanına girmesiyle beraber günlük yaşamdaki işlemleri internette yapmaya başlamış bulunmaktayız. Buna ek olarak internet gün geçtikçe hayatımızdaki gündelik işlerin üzerindeki kapsamını git gide arttırmaktadır. İnternetin uçsuz bucaksız bir mecra olması ve buna bağlı olarak ta denetiminin zor hatta imkansız olması günlük hayattaki hukuka uygun olup olmama ayrımının internet ortamına yansımaması sonucunu doğurmuştur. Yani internet ortamında neyin yasal olduğu neyin yasak olduğu kesin bir şekilde belli değildir. İnternette en çok karşılaşılan yasadışı işlem korsan yazılım kullanımı paylaşımı ve buna bağlı olarak ortaya çıkan telif hakkı ihlalleridir. Her ne kadar uçsuz bucaksız bir mecra olması sebebiyle denetimi zor olsa da internet ortamında telif hakkı ihlallerini de kapsayan suçlar  'normal yaşamımızda' olduğu gibi Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu tarafından tanımlanmıştır. Bu kanuna göre fiziki hayatta olduğu gibi internet ortamında da bir fikri eserin (bir video olsun dijital bir müzik olsun oyun olsun film olsun bir yazılım olsun) internet ortmamında hukuka ayrkırı olarak paylaşılması, çoğaltılması hem cezai yaptırıma tabidir hem de hak sahibi bu hukuka aykırı eylemlere tazminat davası açabilir. Ancak burada dikkat edilmesi gereken husus kanun koyucunun mevcut kanunlarımız çerçevesinde bu hukuka aykırı fiilleri 2 açıdan incelemesi ve buna göre değerlendirmiş olmasıdır. Buradan hareketle korsan yazılım kullanımına bağlı telif hakkı ihlallerini 2 başlık halinde incelemek faydalı olacaktır.


Şahsi Kullanım: Korsan Yazılım Kullanmanın Cezası

Mevcut kanunlarımız bir içeriğin hukuka aykırı olarak kullanımı durumunda kullanımın niteliğine bakarak değerlendirme yapar. Yani başkasına ait bir içerik hukuka aykırı olarak kullanılırken bireysel tüketim amacıyla kullanım söz konusuysa farklı, paylaşım veya ticari amaçla kullanılmışsa farklı bir sonuç doğurur. Örneğin bir internet kullanıcısı Torrent'ten ya da başka bir siteden bir film, oyun vb bir içerik indirir de bunu paylaşmaz, satmaz sadece kişisel olarak kullanırsa mevcut kanunlarımıza göre suç işlememiş sayılır. Dolayısıyla söz konusu durumda kullanıcı hukuki bir yaptırımla karşı karşıya kalmaz. Ancak gerek yurtdışındaki bazı davaları örnek gösterilmesi suretiyle gerek meslek birliklerinin baskısının belli bir sonuç vermesiyle beraber uzun bir süredir bu konuda bir kanun değişikliğinin yapılmak istendiği ve uzun süredir mecliste beklediği bilinen bir gerçektir. Günümüzde yürürlükte olan mevcut kanunu bir kenara bırakıp yeni kanunu incelediğimizde yeni kanun bireysel kullanımı da cezai yaptırıma bağlayarak başkasına ait bir fikri eseri hukuka aykırı bir biçimde indiren kişinin de tespit edilerek o kişiye de cezai yaptırım uygulanmasını öngörmektedir. Tabi ki henüz yürürlüğe girmemiş olan yeni kanun hiçbir uyarı vermeksizin bir cezai yaptırım öngörmemektedir. Şöyle ki ilk olarak erişim sağlayıcıya bir uyarı göndermek suretiyle kullanıcı yasadışı bir işlem yaptığı hususunda uyarılacak. Sonrasında kullanıcının illegal içerik indirmeye devam etmesi halinde birkaç uyarı daha verilecek ve sonrasında kullanıcının yine illegal içerik indirmeye devam etmesi halinde kullanıcı para cezasıyla karşı karşıya kalacak. Henüz yürürlüğe girmemiş olan bu kanunun yürürlüğe girmesi için meslek birlikleri bastırıyor olsa da sivil toplum örgütleri bu kanunun yürürlüğe girmesine bir kişinin ne indirdiğinin nasıl tespit edileceği sorusunu sormak suretiyle karşı çıkmaktadırlar. İnternet ortamında kimlik tespiti de her durumda kesin olarak yapılamamaktadır. Kanuna karşı çıkan bir takım çevrelerin argümanı ise kişisel verilerin gizliliğinin ihlali olacağını dolayısıyla kişilik hakları ihlaline yol açabilecek bir denetime sebep olabileceği ve buna bağlı olarak hukukun denetim yapmak için hukukun temel ilkelerinden olan kişilik haklarına zarar verebileceği tehlikesi üzerinde durmaktadırlar. Mecliste uzun süredir bekleyen ve meslek birliklerinin yürürlüğe girmesi için baskı yaptığı yeni kanuna en çok sivil toplum örgütleri karşı çıkmaktadır. Henüz çıkmamış yasayı bir kenara bırakıp mevcut kanuna geri dönecek olursak başkasına ait fikri bir eseri hukuka aykırı olarak indirip kişisel olarak kullanmak cezai yaptırıma tabi değildir. Burada dikkat edilmesi gereken husus hukuka aykırı olarak indirilen içeriğin kişisel kullanım için indirilmiş olmasıdır. Buradan hareketle söz konusu içeriğin herhangi bir paylaşıma açılması, çoğaltılması veya ticari amaçla kullanılması cezai yaptırıma tabidir.

Ticari Amaçla Kullanım: Korsan Yazılım Kullanma Cezası
Burada paylaşıma açma kavramı ile kastedilen sadece paylaşım sitelerinde veya başka sitelerinde paylaşmak değil her türlü paylaşımdır. Yani söz konusu içeriği herhangi bir internet sitesinde paylaşmanın yanında mail vb vasıtalarla paylaşıma açmak ta cezai yaptırıma tabidir. Çoğaltılıp satılması ise günümüzde korsan CD satan dükkanlar olarak karşımızda çıkmaktadır ki bu durumda kanun açık ve nettir. Bu durumda başkasına ait bir fikri eser ticari amaçla kullanıldığı için cezai yaptırıma tabidir. Ticari amaçla kullanma durumu da günümüzde korsan CD satan dükkanların yanısıra kurumsal olarak cihazlarında yeralan yazılımları lisanssız olarak kullanan işyerleri olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu lisanssız kullanım durumunda ise kanun çok daha ağır cezai yaptırımlar öngörmektedir. Bu durumda hak sahibinin lisans bedelinin 3 katını isteme hakkının yanı sıra zararının karşılanmasını talep etme hakkı da bulunmaktadır. Tüm bunlara ek olarak ta lisanssız yazılım kullanan iş yeri sahibi hapis cezası ile de karşı karşıya kalabilmektedir. 

Korsan Yazılımın Zararları

Öncelikle korsan yazılım kullanmak biraysel kullanım durumunda cezai yaptırıma tabi değildir. Ancak başkasına ait bir fikri eseri çoğaltmak, herhangi bir şekilde paylaşıma açmak veya ticari amaçlarla kullanmak yaptırıma tabidir. Hak sahipleri haklarının ihlali durumunda bireysel kullanıcılar yerine daha çok kurumsal kullanıcıların peşine düşmekte ve kurumsal olarak lisanssız yazılım kullanan şirketlerin peşine düşmektedirler. Bunun da yegane sebebi hak sahiplerinin kurumsal kullanıcılardan daha fazla tazminat talep edebilmesidir. Korsan yazılım kullanmanın hukuki yönünü bir kenara bırakıp kullanıcı deneyimi kısmına değinecek olursak burada da karşımıza kullanıcı aleyhine durumlar çıkmaktadır. Şöyle ki korsan yazılım kullanan kullanıcı cihazını korsan içeriğin içine gizlenmiş olan trojan vb kötü amaçlı yazılımların saldırısı tehdidine açık hale getirmiş olurlar. Bu durumda korsan yazılım kullanan kullanıcının bütün kişisel bilgilerinin çalınabilmesi, bütün mahremiyetinin başka kişilere açılabilmesi hatta banka hesaplarının tehlikeye girebileceği söylenebilir ki bu ihtimaller bile korsan yazılım kullanmanın ne kadar tehlikeli olduğunu açık ve net bir biçimde ortaya koymaktadır. Bütün bu maddi zararları bir kenara bırakıp kendimizi sorgulayacak olursak kim emek vererek oluşturduğu bir eserin başkası tarafından çalınarak kullanılmasını ister ki?

Mesafeli Sözleşmeler ve Online Alışveriş Cayma Hakkı

Öncelikle günümüzde her türlü işlemi internetten yaptığımız düşünüldüğünde sözleşmelerin ve buna bağlı olarak sözleşmeleri düzenleyen hukuk kurallarının günümüz koşullarına göre yeniden yapılandırılması kaçınılmaz hale gelmiştir. Her türlü alışverişin internet üzerinden yapıldığı günümüzde online alışveriş oldukça sık kullanılan bir ticari ilişki biçimi haline gelmiştir. Bu noktada da mesafeli sözleşme kavramı ortaya çıkmıştır. Bu kavramı kısaca tanımlamak gerekirse tarafların fiziksel olarak bir araya gelmeksizin girilen her türlü hukuki ilişki şeklinde tanımlanabilir. Online alışverişler sözkonusu olduğu zaman mesafeli satış kavramını kullanmak daha yerinde olacaktır. Mesafeli satışın en cezbedici tarafı hizmeti ya da malı satın alacak kişinin  sözkonusu hizmeti ya da malı temin edebilmek için satış yapılan yere gitmeksizin alışverişi gerçeklestirebilmesidir. Online alışverişlerin diğer bir deyişle mesafeli satışların bir diğer cezbedici yanı ise tüketiciyi koruma kanunu kapsamında tüketicinin 14 gün içerisinde herhangi bir gerekçe bildirmeksizin sözkonusu malı ya da hizmeti iade etmek suretiyle parasını geri alabilme hakkıdır. Ancak burada dikkat edilmesi gereken husus bu iade hakkının her türlü mal ve hizmet için geçerli olmadığı gerçeğidir. Dolayısıyla cayma hakkının geçerli olmadığı durumları incelemek faydalı olacaktır. 


Online Alışverişte Hangi Durumlarda Cayma Hakkım Yok?

   
              
          Günümüzde oldukça sık kullanılan online alışverişlerde en sık karşılaşılan yanılgıların başında tüketicinin her koşulda cayma hakkı olduğu kanısıdır. Bilindiği gibi tüketici birçok üründe herhangi bir gerekçe bildirmeksizin satın aldığı malı ya da hizmeti 14 gün içinde iade ederek parasını geri alabilmektedir. Ancak bu her ürün için geçerli değildir. Öncelikle kişiye özel olarak tabir edilen mallar ve hizmetler için tüketicinin iade hakkı bulunmamaktadır. Günümüzde dijital içerik alımının arttığı düşünüldüğünde kişiye özel olarak nitelendirebileceğimiz ürünlerin başında müzik, oyun, işletim sistemi gibi dijital içeriklerin geldiği söylenebilir. Bu tür içeriklerin uzaktan sözleşme vasıtasıyla satın alındığı durumlarda tüketicinin cayma hakkı sadece sözkonusu yazılımın ayıplı olması durumunda geçerlidir. Dolayısıyla tüketici satın aldığı içeriği iade edebilmek için bir gerekçe bildirmek durumundadır. Genel uygulamalara bakıldığı zaman içerik iadesinin yalnızca dijital içeriğin hatalı olduğu durumlarda yapılabildiği söylenebilir. Bu durumun da temel sebebi dijital bir içerik satın alındığı zaman fiziksel bir eşyanın aksine zaten kullanıma hazır olması ve kopyalanmaya açık bir yapıda olmasıdır. Bu durum göz önüne alındığında bu yasal uygulamanın iade hakkının tüketici tarafından kötüye kullanılması suretiyle mal ya da hizmet satışı yapan tarafın zarara uğramasının önüne geçilmesi hedeflenmiştir. Buna ek olarak dijital içeriğin düzgün çalışmadığı durumlarda tüketicinin sözleşmeyi feshetme ya da indirim isteme hakkı bulunmaktadır. Dijital içeriklere ek olarak şans oyunları, konut kiralama, toplu taşıma, paket turlar, malların onarımı, yiyecek içecek gibi günlük tüketim ürünleri, halka açık telefonun kullanımı, taşınmaz mallar üzerindeki hak kullanımı, devre mülk üzerindeki hakların kullanımı gibi konulara ilişkin sözleşmelerde tüketicinin cayma hakkından bahsedilemez.



Online Alışverişte Ne Kadar Sürede İade Edebilirim?


         
          Tüketiciyi koruma kanunu kapsamında tüketicinin 14 gün içinde herhangi bir gerekçe bildirmeden iade hakkı bulunmaktadır. Ancak bazı durumlarda satış yapan firmaların bu durumu kötüye kullandıkları görülmektedir. Firmaların en çok kötüye kullandığı kısım 14 gün içinde iade zorunluluğu hükmü olarak karşımıza çıkmaktadır. Bazı firmalar 14 günlük yasal süre içerisine kargo süresinin de dahil olduğunu dolayısıyla kargo süresiyle beraber 14 günü geçen iadelerin geçersiz olduğunu iddia etmektedirler. Ancak kanun koyucunun hükmü oldukça nettir. İade için geçerli olan 14 günlük yasal süre mal ya da hizmet tüketiciye ulaştığı an itibariyle başlar. Ancak burada dikkat edilmesi gereken husus iade talep eden tüketicinin 14 gün içinde satın aldığı malı geri yollama zorunluluğu olmadığıdır. İade  talep eden tüketicinin 14 gün içinde firmaya ulaşarak bildirim yapmış olması yeterlidir.