Günümüzde hayatımızın her alanına giren ve günlük yaşamımızı doğrudan
etkileyen internet ile birlikte hayatımızın her alanı gibi, hayatımıza
doğrudan yön veren bir sosyal bilim olan hukuk ta kökten bir değişim
içine girmiştir. Bu ''güncelleme'' hayatın akışını yönlendiren ve
insanlar arasındaki ilişkileri denetleyen hukuk için bir zorunluluk
haline gelmiştir. Hayatımızdaki bütün işlemleri yöneten hukuk sisteminin
''post modern'' hayatımızın her alanında kullandığımız internet
sistemine göre uyarlanması ve buna göre düzenlenmesi gerekmektedir. İşte
tam bu noktada hukuk için yeni bir branş olan bilişim hukuku devreye
girmektedir. Tanım olarak bilişim sistemleri üzerindeki her türlü
ilişkiyle ilgilenen ve karşılıklı hak ve sorumlulukları denetleyen bir
hukuk branşı olan bilişim hukuku, maalesef yakın geçmişe kadar ülkemizde
hem hukukçular tarafından yeteri kadar bilinmiyordu hem de kanun
tarafından tam olarak tanımlanmamıştı. Bu durum da o zamanlar az görülen
bilişim hukuku davalarında tüm hukukçuların elini kolunu bağladığı gibi
aynı zaman da gerek gerçek kişileri gerek tüzel kişileri mağdur
ediyordu. Teknolojinin bu kadar geliştiği ve ''İnternet Çağı'' olarak
nitelendirdiğimiz bu dönemde bu tür mağduriyetlerin yaşanması, hukukun
kabul edilemez bir ''açığı'' olarak karşımıza çıkıyordu. Ancak günümüzde
bilişim hukukunun bir hukuk branşı olarak tanımlanıp tam anlamıyla
oluşturulması bir zorunluluk haline geldiği için hukuki anlamdaki bu
''açık'' doldurulmaya başlanmıştır. Özellikle son yıllarda, ülkemizde
bilişim suçları ile ilgili vakaların artmasıyla beraber, ülkemizde bu
alandaki yasal boşluklar gün geçtikçe azalmaktadır. Ancak bu
''güncellemenin'' çok eskiye dayanmaması sebebiyle bilişim hukuku hala
''niş'' bir alan olarak varlığını sürdürmektedir. Buna karşın, gelecekte
internetin hayatımızdaki varlığını daha da genişleterek sürdüreceğini
ve daha çok alana gireceğini düşünülünce bilişim hukukunun artık
''karanlık'' bir alan olmayacağı görülmektedir.
Mert Güdücüoğlu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder