22 Aralık 2016 Perşembe

Uyuşturucu Suçu Cezası

Hemen hemen her ülkede toplumların kanayan bir yarası haline gelmiş olan uyuşturucu suçu oldukça caydırıcı cezai yaptırımlara rağmen bir türlü tam olarak önü alınamayan bir suç tipi olarak karşımıza çıkmaktadır. Oldukça çeşitli bir suç türü olması elbette ki kanun koyucunun uyuşturucu suçu hususunda birbirinden farklı cezalar ön görmesi sonucunu doğurmuştur. Uyuşturucu suçu kavramının çeşitli cezai yaptırımlara konu olması birçok insanda kafa karışıklığı oluşmasına sebep olmuştur. Bu durumu bize sık sık sorulan uyuşturucu suçu hakkındaki sorulardan da anlıyoruz. İşte bu noktada uyuşturucu suçu ile ilgili kafa karışıklığını gidermek adına bize sık sık sorulan soruları teker teker yanıtlamak oldukça faydalı olacaktır. Karşımıza çıkan soruları yanıtlamadan önce bu soruları kısaca ele alalım: uyuşturucu cezaları kaç yıl uyuşturucu madde satmanın cezası nedir uyuşturucu madde ticareti suçunun unsurları nelerdir uyuşturucu satmanın cezası 2017 yılında değişecek mi uyuşturucu bulundurmanın cezası nedir uyuşturucu cezaları 2017 yılında değişecek mi uyuşturucu suçu etkin pişmanlık kapsamında mı

Uyuşturucu Cezaları Kaç Yıl

Uyuşturucu cezaları kaç yıl sorusuna verilecek kesin ve net bir cevap bulunmamaktadır. Bunun en önemli sebebi uyuşturucu suçlarının çeşitli olması sebebiyle cezai yaptırımların farklı olmasıdır. Buradan hareketle, uyuşturucu suçu kapsamında her fiili ve bu fiillere bağlı cezai yaptırımları ayrı ayrı incelemek oldukça faydalı olacaktır. 2014 yılındaki yasa değişikliğine kadar uyuşturucu bulundurma ve kullanma suçu 1 yıldan 2 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılıyordu. Ancak 2014 yılında yapılan değişiklik ile birlikte uyuşturucu bulundurmak ve kullanmak suçu 2 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılmaktadır. Uyuşturucu maddeyi yurt içinde satmak, vermek, ulaştırmak, depolamak, satın almak, kabul etmek, bulundurmak 10 yıldan az olmamak üzere hapis cezası ve 20000 güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır. Uyuşturucu maddeyi üretmek, ithal etmek ya da ihraç etmek 20 yıldan 30 yıla kadar hapis cezası ve 20000 güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır. Buradan da anlaşılabileceği gibi kanun koyucu uyuşturucu suçu işleyen faillerin arasında keskin bir ayrıma gitmiştir. Yani uyuşturucu maddeyi üreten, yurtdışından alan, yurtdışına satan failler ile uyuşturucu maddeyi satan, satın alan, depolayan, kabul eden, satın alan failler arasında bir cezai yaptırım farkı ortaya konmuştur. Buna ek olarak uyuşturucu maddeyi sadece kullanmak için temin eden kimselere öngörülen cezanın 2 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası olması da kullanım amacıyla uyuşturucu alanlar ile bu tür maddeleri ticari amaçla kullananlar arasında kanun koyucu tarafından bir ayırım gözetildiği gerçeğine bize açık ve net bir biçimde göstermektedir. 

Uyuşturucu Madde Satmanın Cezası

Uyuşturucu satmanın cezası nedir sorusuna verilecek en güzel cevap 10 yıldan az olmamak üzere hapis cezası ve buna ek olarak 20000 gün süreli para cezası şeklinde olacaktır. Ancak uyuşturucu madde satışının bir çocuğa yapılması durumunda verilecek olan ceza 15 yıldan az olamaz. Bir başka deyişle, bir çocuğa uyuşturucu madde satmanın cezasının alt sınırı 15 yıl hapis cezasıdır. Fakat bu noktada dikkat edilmesi gereken husus uyuşturucu maddenin yurtiçinde değil de doğrudan doğruya yurtdışına satılması durumunda kanun koyucu tarafından farklı bir cezai yaptırımın öngörülmüş olduğu gerçeğidir. Şöyle ki, uyuşturucu madde ithal eden veya ihraç eden kimse 20 yıldan 30 yıla kadar hapis cezası ve buna ek olarak 20000 günlük adli para cezası ile cezalandırılır. Keza uyuşturucu maddeyi yasalara aykırı bir şekilde üretmenin yani kanundaki ifadesiyle imal etmenin cezası da 20 yıldan 30 yıla kadar hapis cezası ve 20000 günlük adli para cezasıdır. 

Uyuşturucu Madde Ticareti Suçunun Unsurları Nelerdir 

Uyuşturucu madde ticareti suçunun unsurları ilgili kanun maddesinde açık ve net bir biçimde ortaya konmuştur. Buna göre, Türk Ceza Kanunun 188. maddesinde düzenlenmiş olan ve uyuşturucu madde imal ve ticareti başlığı altında yer alan uyuşturucu madde ticareti suçu kanun hükmünde ilk olarak "Uyuşturucu veya uyarıcı maddeleri ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak imal, ithal veya ihraç eden..." şeklinde tanımlanmaktadır. Buradan da anlaşılacağı gibi uyuşturucu maddeyi imal etmek, ithal etmek, ihraç etmek bu suçu tanımlayan ana unsurlar arasında yer almaktadır. Bununla beraber aynı kanun hükmünün 3. fıkrası bu suçun ülke sınırları içinde işlenme şeklini tanımlamakta olup tanımlamada şu fiilleri kullanmaktadır. Uyuşturucu maddeyi kanuna aykırı olarak; satmak, satışa arz etmek, başkasına vermek, sevk etmek, nakletmek, depolamak, satın almak, kabul etmek, bulundurmak. Ve son olarak, Türk Ceza Kanunu'nun 191. maddesinde kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde sarın almak, kabul etmek veya bulundurmak ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmak başlığı altında tanımlanan uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanma suçu da şu eylemlerle tanımlanmaktadır: Uyuşturucu veya uyarıcı maddeyi kanuna aykırı olarak; kullanmak, kullanmak amacıyla satın almak, kabul etmek. 

Uyuşturucu Satmanın Cezası 2017 Yılında Değişecek Mi

Öncelikle, uyuşturucu satmanın cezası 2017 yılında değişecek mi sorusuna kesin bir cevap vermek mümkün değildir. Ancak geçmiş uygulamalar ve düzenlemeler ışığında bir tahminde bulunmak mümkündür. Şöyle ki, 2015 yılında yapılan ve çeşitli konuları kapsayan yargısal reformlar ve bu reformların farklı basın yayın organları tarafından abartılması halkın bir bölümünde uyuşturucu suçu cezası değişecek şeklinde bir beklenti oluşturmuştur. Bu konunun basın yayın organlarında sık sık ele alınması bu beklentiyi daha da üst seviyeye çıkarmıştır. Sonrasında 2016 yılındaki OHAL süreci ile beraber 38000 mahkumun salıverilmesini öngören Kanun Hükmünde Kararname ile halkın bir bölümünün kafası iyice karışmış ve uyuşturucu suçu cezası değişecek şeklinde bir algı yaratmıştır. Gerçekten de bir çok insan uyuşturucu suçu hususunda bu Kanun Hükmünde Kararnameden yararlanabilir miyim şeklinde sorular sormaktadır. Ancak söz konusu Kanun Hükmünde Kararname uyuşturucu suçları ile birlikte bazı suçları kapsamamaktadır. Başka bir deyişle, uyuşturucu suçu işlemiş olan bir insanın 2016 yılında çıkarılan ve 38000 mahkumun salıverilmesini öngören Kanun Hükmünde Kararnameden yararlanması mümkün değildir. Bununla beraber, kanun koyucunun önceki tutumuna baktığımız zaman 1 yıldan 2 yıla kadar olan hapis cezasının 2 yıldan 5 yıla kadar hapis cezasına çıkarılması uyuşturucu suçu özelinde bir yumuşama başka bir ifadeyle ceza indirimi olmayacak şeklinde yorumlanabilir. 

Uyuşturucu Cezaları Yeni Yasa ile Değişti Mi 

Bize en çok gelen soruların başında hiç kuşkusuz uyuşturucu cezaları yeni yasa ile Değişti mi sorusu gelmektedir. Burada yeni yasa ile kastedilen 2016 yılında çıkarılan ve 38000 mahkumun salıverilmesine ilişkin kanun hükmünde kararnamedir. Dolayısıyla bu soruya verilecek en net cevap hayır şeklinde olacaktır. Çünkü bu kanun hükmünde kararname içeriğinde açık ve net bir biçimde belirtildiği gibi uyuşturucu suçu ve beraberinde birçok suç çeşidi bu düzenlemenin dışında tutulmuştur. Peki neden? Büyük ihtimalle uyuşturucu suçu cezası kamu düzeni kaygısıyla bu düzenlemenin dışında bırakılmıştır. Zaten dışarıda bırakılan diğer suçlara bakıldığı zaman kasten adam öldürme suçu, cinsel suçlar, terör suçları gibi suç çeşitlerini görüyoruz. Buradan hareketle, uyuşturucu suçu cezası kamu düzeni kaygısıyla bu düzenlemenin dışında tutulmuştur demek çok da yanlış olmayacaktır. 

Uyuşturucu Cezaları 2017 Yılında Değişecek Mi

Uyuşturucu cezaları 2017 yılında değişecek mi şeklinde de birçok soru görmekteyiz. Öncelikle, şunu belirtmek gerekir ki uyuşturucu cezaları 2017 yılında değişecek mi ve benzeri bir soruya kesin olarak cevap vermek teknik anlamda mümkün değildir. Ancak kanun koyucunun geçmiş tavırları, önceki uygulamalar bize bu soruya cevap verme hususta yol gösterici olabilirler. Şöyle ki, gerek 2016 yılında çıkarılan ve 38000 mahkumun salıverilmesini öngören Kanun Hükmünde Kararnamenin uyuşturucu suçu cezası almış failleri kapsam dışı bırakıldığı  gerek 2014 yılı gibi yakın bir tarihte bu suça ilişkin cezaların arttırıldığı göz önünde bulundurulursa uyuşturucu cezaları 2017 yılında değişmeyecek demek çok da yanlış olmayacaktır. 

Uyuşturucu Bulundurmanın Cezası

Uyuşturucu bulundurmanın cezası nedir sorusuna verilecek olan en güzel ve net cevap hiç şüphesiz 2 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası şeklinde olacaktır. Zaten Türk Ceza Kanunu'nun 188. maddesi ve devamı hükümlerinden de açıkça anlaşılabileceği gibi uyuşturucu madde kullanma fiilinin de bulundurma fiilinin de 2 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırıldığı açık ve net bir biçimde görülmektedir. 

Uyuşturucu Suçu Etkin Pişmanlık

Uyuşturucu suçu etkin pişmanlık kapsamında mi sorusuna verilecek en net cevap evet şeklinde olacaktır. Fakat bu noktada dikkat edilmesi gereken husus kanun koyucunun etkin pişmanlık için bazı şartlar aradığı gerçeğidir. Şöyle ki, uyuşturucu veya uyarıcı madde ticareti yapan kimse bu durumu resmi makamlar öğrenmeden önce resmi makamlara haber verirse ve bunun sonucunda uyuşturucu veya uyarıcı madde ya da haber veren kişinin iş ortakları yakalanırsa herhangi bir ceza verilmez. Bu duruma ek olarak kendi kişisel kullanımı için uyuşturucu madde satın almış olan kimse bu durumu resmi makamlar öğrenmeden önce resmi makamlara haber verirse ve bunun sonucunda uyuşturucu veya uyarıcı madde ya da satın aldığı kişiler yakalanırsa herhangi bir ceza söz konusu olmaz. Ayrıca, resmi makamlar öğrendikten sonra haber verip diğer faillerin yakalanmasına yardım eden kişi yardımının niteliğine göre ceza indiriminden yararlanır. Bu ceza indirimi failin yapmış olduğu yardımın ne kadar fayda sağladığına göre yüzde 25'ten yüzde 50'ye kadar olabilir. Ve son olarak, uyuşturucu veya uyarıcı maddeyi sadece kendi kişisel kullanımı için bulunduran kişi, kendisi hakkında soruşturma başlatılmadan önce resmi makamlardan tedavi talep ederse hakkında herhangi bir cezai işlem uygulanmaz. 

14 Aralık 2016 Çarşamba

Genel Af Çıkacak Mı

Özellikle son 20 yılda gerek hükümlü sayısının artması gerek mevcut yargı düzenlemelerin çeşitlenmesi ile birlikte toplumun genelinde bir genel af beklentisi belirmeye başladı. Bununla beraber, bu beklentiyi kullanmak isteyen çeşitli basın yayın organları bu yönde ileri dönük olarak haberler yaparak halk genelindeki bu beklentiyi daha da arttırdılar. Sonrasında yaşanan darbe girişimi ve OHAL süreci genel af olmasa bile birçok suç çeşidi için belirli şartlar çerçevesinde af çıkmasına sebep oldu ve bunun bir sonucu olarak halkın genelinde oluşmuş olan genel af beklentisi daha da arttı. Bu çerçeveden bakınca çıkması muhtemel gibi görünen genel af gerçekten uygulanabilir mi, genel af gerçekten çıkabilir mi? Bu soruları yazımızda detaylı bir biçimde yanıtlamaya çalışacağız. Bu soruları yanıtlamadan önce sık sık karşımıza çıkan soruları teker teker cevaplamak oldukça yararlı olacaktır. Bu soruları kısaca af çıkacak mı çıkmayacak mı cezaevlerine af ne zaman çıkacak genel af haberleri doğru mu af çıkacak mı 2017 yılında af haberleri yeni dönemi nasıl etki doğurur cezaevlerinde kimlere af var yeni çıkan af yasası kimleri kapsıyor af yasası ile ilgili son haberler ne yönde şeklinde sıralayabiliriz. Şimdi bu soruları kısa ve net bir biçimde yanıtlayalım.

Af Çıkacak Mı Çıkmayacak Mı

Bize en çok gelen soruların başında hiç kuşkusuz af çıkacak mı çıkmayacak mı sorusu gelmektedir. Bu soruya kesin bir cevap vermek elbette ki mümkün değildir. Fakat tecrübelerimiz ve geçmiş uygulamalar ışığında bu soruya mümkün olduğu kadar kesin bir cevap vermek en doğrusu olacaktır. Öncelikle, genel af çıkabilmesi için Türkiye Büyük Millet Meclisi'ndeki 330 milletvekilinin imzası gerekmektedir. Başka bir deyişle, genel affın çıkması Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde 3/5'lik çoğunluğun sağlanmasına bağlıdır. Elbette ki genel af gibi önemli bir kararın alınması zaten yeteri kadar zor iken böylesine büyük bir çoğunluğun elde edilmesi gerekliliği genel af çıkmasını daha da zor bir hale getirmektedir. Bu duruma ek olarak, genel af çıkarılması toplumdaki çoğu kesimde olan adalet duygusunu ve hukuka olan inancı fazlasıyla sarsabilir. Çünkü böyle bir durumda toplumun genelinde suçlular ceza almıyor algısı oluşmaktadır. Bu duruma ek olarak genel af çıkarsa cezaların caydırıcılığı da zarar görmektedir. Çünkü genel af çıktıktan sonra bir çok suçlu nasıl olsa af çıkıyor şeklinde düşünebilir ve bu düşüncenin bir sonucu olarak suçlar daha rahat işlenebilir. Ayrıca böyle bir adım atılması teklifi veren parti haricindeki partiler tarafından siyasi malzeme olarak kullanılabilir. Bu açıdan bakıldığı zaman genel af için teklif vermenin bile ne kadar zor olduğu açık ve net bir biçimde görülmektedir. 

Genel Af Ne Zaman Çıkacak 2017 Yılında Çıkar Mı

Genel af ne zaman çıkacak 2017 yılında çıkar mı sorusuna kesin ve net bir cevap vermek ne yazık ki mümkün değildir. Ancak bu konuda bir tahmin yürütmek mümkündür. Şöyle ki genel af çıkması çok zorlu siyasal süreçler sonucunda mümkün olan bir durumdur. Genel af çıkabilmesi için bir partinin bütün siyasi riskleri göze alarak Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne genel af teklifinde bulunması gerekir. Bu teklifi sunan parti dışındaki siyasi partiler büyük olasılıkla bu hamleyi o parti aleyhine bir siyasi malzeme olarak değerlendireceklerdir. Bu ihtimal de genel af teklifinin sunulmasını bile yeteri kadar zor bir hale getirmektedir. Her ne kadar genel af konusunda gözardı edilemeyecek bir toplumsal talep mevcut olsa da toplumun çoğunluğu bu talebe karşı çıkmaktadır ki bu da genel af konusunu bir siyasi malzeme aracı olmaya açık hale getirmektedir. Bu duruma ek olarak, 330 milletvekilinin imzasının gerekiyor olması genel af çıkma ihtimalini iyice zora sokan bir husustur. Çünkü bu rakam Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin 3'te 5'ine tekabül etmektedir. Bunun yanında, genel af çıkmasının cezaların caydırıcılığını azaltacağına dair varsayım düşünüldüğünde genel af çıkması çok zor bir ihtimal olarak görülmektedir. Her ne kadar 2015 ve 2016 yıllarında yapılan yargısal reformlar halk nezdinde genel af hususunda büyük bir beklenti yaratmış olsa da bütün bu sayılan zorluklar genel af çıkmasını neredeyse imkansız hale getirmektedir. Zaten siyasi süreç de yakından takip edildiği zaman ufukta bir genel af gözükmediği açık ve net bir biçimde ortadadır.  

Cezaevlerine Af Ne Zaman Çıkacak

Cezaevlerine af ne zaman çıkacak sorusuna kesin bir cevap vermek elbette ki mümkün değildir. Ancak OHAL süreci ile birlikte 2016 yılının Ağustos ayında çıkarılmış olan ve 38000 mahkumun salıverilmesini öngören Kanun Hükmünde Kararname dikkate alındığı zaman aslında bir çok mahkum için af benzeri bir uygulamanın çıkmasının söz konusu olduğu görülmektedir. Fakat bu aftan yararlanmak belirli koşullara bağlanmıştır. Şöyle ki, 1 Temmuz 2016 tarihi öncesinde işlenmiş olan ve hükümde belirtilen suçların dışında kalan suçların failleri denetimli serbestlik mekanizmasından yararlanabilecek. Bu ifadeden de anlaşılabileceği gibi bu bir af değil denetimli serbestliktir. Şimdi hükümde belirtilen ve dolayısıyla faillerinin bu denetimli serbestlik mekanizmasından yararlanması mümkün olmayan suçları teker teker sıralayalım: Kasten öldürme, altsoya, üstsoya, eşe veya kardeşe ya da beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumunda bulunan kişiye karşı işlenen kasten yaralama veya neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçları, cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar, özel hayata ve hayatın gizli alanına karşı suçlar, uyuşturucu veya uyarıcı madde imal veya ticareti, devletin güvenliğine karşı suçlar, anayasal düzene karşı suçlar, milli savunmaya karşı suçlar, devlet sırlarına karşı suçlar ve Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlar. Başka bir ifadeyle bu sayılan suçların 2016 yılında çıkarılan ve 38000 mahkumun salıverilmesini öngören Kanun Hükmünde Kararnameden doğan genişletilmiş denetimli serbestlik mekanizmasından yararlanamazlar. Bu duruma ek olarak, bu imkandan yararlanabilmek için failin suçu 1 Temmuz 2016 tarihi öncesinde işlemiş olması gerekmektedir. 

Genel Af Haberleri

Genel af haberleri özellikle 2015 ve 2016 yıllarında yapılan yargı reformları sonucunda halkın bir kısmında oluşan genel af beklentisini daha arttırmıştır. Hatta birçok yazılı ve görsel medya organında bir dönem cezaevlerinde yer kalmadığı gerekçesi ile genel af ilan edileceği yönünde gerçeği yansıtmaktan oldukça uzak haberler yapıldı. Daha da geriye gidecek olursak çözüm süreci olarak adlandırılan dönemde teröristlerin affedilmesi adına böyle bir düzenleme yapılabileceği bile medya organlarında sık sık dillendirildi. Ancak genel af ilanının ne kadar riskli ve zor bir süreç gerektirdiği düşünüldüğü zaman bu haberlerin gerçeği yansıtmadığı açık ve net bir biçimde görülmektedir. 

Af Çıkacak Mı 2017 Yılında 

Af çıkacak mı 2017 yılında sorusuna kesin bir cevap vermek mümkün olmamakla beraber bu soruya hayır cevabı vermek uygun olacaktır. Her ne kadar 2015 ve 2016 yıllarında yapılan yargı reformları ile beraber halkın önemli bir bölümünde artan genel af beklentisi OHAL sürecinde af öngören Kanun Hükmünde Kararnameler ile daha da artmış olsa da siyasi zorluklar ve riskler genel af çıkma ihtimalini neredeyse 0'a indirmektedir. Genel affı bir kenara bırakıp af konusuna değinecek olursak gerek siyasi risklerin daha az olması gerek toplumsal kabulün daha kolay olması gerek siyasi süreçlerin daha yumuşak olması sebeplerinden ötürü af çıkma olasılığı azımsanmayacak düzeydedir. Zaten 2016 yılında çıkarılan ve 38000 mahkumun salıverilmesini öngören Kanun Hükmünde Kararname ile birlikte 38000 mahkum salıverilmiştir. Bu Kanun Hükmünde Kararname her ne kadar af değil de denetimli serbestlik kurumu ile ilgili olsa da ileride genel olmayan sınırlı bir affın mümkün olabileceği izlenimi vermektedir. Zaten halihazırda kapasitelerinin üstünde doluluk oranlarına sahip olan ceza infaz kurumlarının rahatlatılması amacıyla kanun koyucunun böyle bir düzenleme yapmayı tasarladığı bilinen bir gerçek olarak karşımıza çıkmaktadır. 

Af Haberleri Yeni Dönemde Nasıl Etki Doğurur

Öncelikle, af haberleri yeni dönemde nasıl etki doğurur sorusuna verilecek en güzel ve net cevap gerçek anlamda bir etki doğurmaz şeklinde olacaktır. Şöyle ki, af haberleri halkın belli bir kesiminde zaten var olan genel af beklentisini daha da üst seviyeye taşımaktan başka bir işe yaramamaktadır. Bu tür haberlerin kanun koyucu üzerinde bir baskı unsuru olduğu düşüncesi de tamamen gerçek dışıdır. Çünkü yazının genelinde bahsettiğimiz genel af özelindeki siyasi riskler ve zorlu süreç medyanın oluşturduğu düşünülen baskının çok üzerindedir. Buna karşın, genel olmayan sınırlı yani belli suçları kapsayan bir af düzenlemesi siyasi süreçler göz önüne alındığı zaman olası gözükmektedir. Ancak bugün itibari ile af özelinde dahi somut bir düzenleme bulunmamaktadır. 

Cezaevlerinde Kimlere Af Var

OHAL süreci ile birlikte 38000 mahkumun salıverilmesini öngören Kanun Hükmünde Kararname ne yazık ki Adalet Bakanı Bekir Bozdağ'ın detaylı açıklamasına rağmen af olarak algılandı. Oysa bahsi geçen durum belli suçların dışında kalan suçların yani Kasten öldürme, altsoya, üstsoya, eşe veya kardeşe ya da beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumunda bulunan kişiye karşı işlenen kasten yaralama veya neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçları, cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar, özel hayata ve hayatın gizli alanına karşı suçlar, uyuşturucu veya uyarıcı madde imal veya ticareti, devletin güvenliğine karşı suçlar, anayasal düzene karşı suçlar, milli savunmaya karşı suçlar, devlet sırlarına karşı suçlar ve Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlar dışında kalan suçların faillerinin denetimli serbestlik kurumundan yararlanma imkanı kazanmasından başka bir şey değildir. Yani şu an için bir af söz konusu değildir. Ancak halk nezdinde af kelimesinden kastedilen şeyin denetimli serbestlik olduğunu düşünecek olursak bahsi geçen suçlar dışında kalan suçların faillerinin bu "af"tan yararlanabilecekleri söylenebilir. Fakat bu noktada dikkat edilmesi gereken husus failin ilgili Kanun Hükmünde Kararname ile denetimli serbestlik kurumundan yararlanabilmesi için suçu 1 Temmuz 2016 tarihinden önce işlemiş olması gerektiği gerçeğidir. 

Yeni Çıkan Af Yasası

Halk nezdinde yeni çıkan af yasası olarak bilinen ve aslında af değil denetimli serbestlik ön gören 2016 yılında çıkarılan Kanun Hükmünde Kararname 38000 mahkumun belli şartlar çerçevesinde salıverilmesine imkan tanıyordu. Ancak daha önce de belirtildiği gibi bu bir af yasası değil denetimli serbestlik imkanı tanıyan bir kanuni düzenleme idi. Bu açısal bakıldığı zaman yeni çıkan af yasası diye bir olgu henüz mevcut değildir. Ancak yeni çıkan af yasasından kastedilen olgunun 2016 yılında çıkarılan ve 38000 mahkumun denetimli serbestlik imkanından yararlanmasına olanak tanıyan Kanun Hükmünde Kararname olduğunu varsayacak olursak bu doğrultuda yeni af yasası kimleri kapsıyor sorusuna cevap verelim. Buna göre bazı suç çeşitleri dışında kalan suçların failleri suçlarını 1 Temmuz 2016 tarihinden önce işlemişler ise bahsi geçen denetimli serbestlik kurumundan yararlanabilirler. Peki hangi suçlar bu düzenlemenin dışında tutulmuştur. Başka bir deyişle kimler bu düzenlemenin yararlanamazlar? Bu suçları işlemiş olan kişiler ilgili düzenlemeden yararlanamazlar: Kasten öldürme, altsoya, üstsoya, eşe veya kardeşe ya da beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumunda bulunan kişiye karşı işlenen kasten yaralama veya neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçları, cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar, özel hayata ve hayatın gizli alanına karşı suçlar, uyuşturucu veya uyarıcı madde imal veya ticareti, devletin güvenliğine karşı suçlar, anayasal düzene karşı suçlar, milli savunmaya karşı suçlar, devlet sırlarına karşı suçlar ve Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlar.

Af Haberleri Yeni Dönemi Nasıl Etkiler

Af haberleri yeni dönemi gerçek anlamda hiçbir şekilde etkilemekte hatta halkın belli bir kesiminde zaten üst düzeye çıkmış olan genel af ve sınırlı af beklentisini daha da üst seviyeye çıkararak olumsuz bir rol üstlenmektedirler. Bu açıdan bakıldığı zaman bu tür haberlerin kanun koyucu üzerinde bir baskı yarattığı da gerçeği yansıtmaktan oldukça uzaktır. Çünkü kanun koyucunun genel af çıkarılması sürecinde alınan riskler ve insanların adalete olan inançlarının sarılması ihtimali yazılı ve görsel medyanın kanun koyucu üzerinde uyguladığı düşünülen baskıdan çok daha fazladır.  

Mahkumlara Af Son Dakika

Son dönemde özellikle internet üzerinden yayın yapan birçok haber içeriği üreten sitede mahkumlara af son dakika şeklinde başlıklar göze çarpmaktadır. Ve buna bağlı olarak birçok soru tarafımıza ulaşmaktadır. Ancak bilindiği gibi bu haberlerin hiç biri gerçeği yansıtmamaktadır. Gündemde genel af ile ilgili olarak düzenlemenin olmadığı gibi sınırlı bir af ile ilgili bir düzenleme de bulunmamaktadır. Burada geçen af kelimesinden kastedilenin 2016 yılında çıkarılan ve 38000 mahkumun salıverilmesini öngören Kanun Hükmünde Kararname olduğunu düşünmek ya da varsaymak mümkün değildir. Çünkü haber içeriği üretme iddiası bulunan bir internet sitesinin bu şekilde yanlış bir haber yapması kabul edilemez. Dahası ilgili Kanun Hükmünde Kararnamenin çıktığı dönemde Adalet Bakanı Bekir Bozdağ'ın ısrarla belirttiği gibi söz konusu düzenleme bir af içermemektedir. 

Genel Af Çıkacak Mı Son Dakika 

Son dönemde halkın belirli bir kesiminde genel af ya da sınırlı bir af beklentisinin iyice artması ile birlikte bu durumu bir fırsata çevirmeye çalışan birçok internet sitesi olarak genel af çıkacak mı son dakika şeklinde içerik üretip sürekli olarak güncelliyorlar. Bunun bir sonucu olarak da bu konu sanki gündemdeymiş gibi pek çok soruya muhatab oluyoruz. Şunu belirtmek gerekir ki genel af ya da sınırlı bir af şu an için söz konusu değil ve kanun koyucunun gündeminde de bu konu hakkında bir düzenleme hazırlığı bulunmamakta.

8 Aralık 2016 Perşembe

İnternetten Küfür Cezası

Son yıllarda internetin hayatımızın her alanına girmesi ile birlikte adeta bir sanal dünyada yaşıyoruz ve bunun da bir sonucu olarak hemen hemen her işimizi internet üzerinden hallediyoruz. Buna ek olarak, internet insanlara ulaşmayı anlık olarak sağlayan bir teknoloji olarak da kendini gösteriyor. İşte tüm bunların da bir sonucu olarak kötü niyetli insanlar da bu teknolojiyi kendi amaçları doğrultusunda kullanabiliyorlar. Şöyle ki gerçek hayatta fiziksel, toplumsal ya da cezai yaptırımı bulunan internetten küfür gibi eylemleri sanki bir cezai yaptırımı yokmuşçasına rahat bir şekilde gerçeklestirebiliyorlar. Ancak hayatımızın her alanını denetim altına alan kanun koyucu internet ortamını da düzenlemekte ve bu doğrultuda çeşitli cezai yaptırımlar öngörmektedir. İnternetten küfür suçunu ve cezasını daha iyi açıklayabilmek adına bu konu hakkında karşımıza sık sık çıkan soruları tek tek ele almak ve yanıtlamak oldukça yararlı olacaktır. Bu soruları kısaca sıralarsak: küfür etmenin cezası nedir telefonda küfür etmenin cezası nedir internetten küfür şikayet edilir mi küfür etmenin para cezası ne kadar internetten hakaret davası sonuçları ne yöndedir küfür davası açılır mı internet üzerinden hakaret suç duyurusu mümkün mü sosyal medyada hakaret davası nasıl açılır

Küfür Etmenin Cezası Nedir 

Küfür etmenin cezası nedir sorusuna verilecek en net cevap 3 aydan 2 yıla kadar hapis veya adlî para cezası şeklinde olacaktır. Ancak bu noktada dikkat edilmesi gereken husus belli hallerde küfür etmenin cezasının artabilir bir yapıda olmasıdır. Şöyle ki, herhangi bir kamu görevlisine görevinden ötürü küfür etmenin cezası 1 yıldan az olamaz. Başka bir deyişle, normalde 3 ay olan alt sınır herhangi bir kamu görevlisine küfür edilmesi durumunda 1 yıl olarak değişmektedir. Bu duruma ek olarak, sosyal, dini, felsefi, siyasi görüşlerle ilgili olarak bu suçun işlenmesi halinde de verilecek olan ceza 1 yıldan az olamaz. Bununla beraber, kişinin inandığı dine göre kutsal olan değerlerle ilgili olarak küfür edilmesi halinde de verilecek olan ceza 1 yıldan az olamaz. Bunun yanında, hakaretin alenen işlenmesi durumunda verilecek olan ceza 6'da 1 oraninda arttırılır. Örneğin, küfür etme sebebiyle 1 yıl ceza alması gereken birisi suçun alenen işlenmiş olması durumunda 14 ay ceza alır. 

Telefonda Küfür Etmenin Cezası 

Telefonda küfür etmenin cezası nedir sorusuna verilecek olan en net ve güzel cevap normal küfür suçu ile telefonda küfür suçu arasında bir fark bulunmadığı şeklinde olacaktır. Yani telefonda küfür etme eylemi ile normal hayatın akışı içerisinde küfür etme eylemi arasında cezai yaptırım açısından herhangi bir fark bulunmamaktadır. Ancak bu noktada dikkat edilmesi gereken husus suçun bu halinde yani telefonda küfür etme durumunda ispatın oldukça zor olduğu gerçeğidir. Şöyle ki, telefonda küfür etme eylemi başkasının duymasının (bazı istisnalar dışında) çok zor olduğu bir fiildir. İspat için günümüzün teknolojik imkanlarını kullanmak suretiyle konuşmayı kayıt altına almak da suçu ispat etmek adına başka bir suç işlenmesi sonucunu doğurmaktadır. Çünkü görüşmelerin görüşmeyi yapan kişilerin iznini almaksızın kayıt altına alınması ayrı bir suç çeşidi olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu açıdan bakıldığı zaman telefonda küfür etmenin ispatlanması için kaydedilmesi kesinlikle yapılmaması gereken bir eylemdir. 

İnternetten Küfür Şikayet 

İnternetten küfür şikayet edilir mi sorusuna verilecek olan en net cevap evet şeklinde olacaktır. Her ne kadar toplumun genelinde internetten küfür etmek suç değil şeklinde yanlış bir kanı mevcut olsa da gerçek hayatta küfür etmekle internetten küfür etmek arasında herhangi bir fark yoktur. Hatta ispat bakımından gerek gerçek hayatta küfür gerek telefondan küfür eylemlerinden daha rahat bir yapıda olan internetten küfür fiili normal şartlarda aynı cezai yaptırımlara dahildir. Başka bir deyişle gerçek hayatta küfür etmek ve internetten küfür etmek arasında cezai yaptırım açısından da herhangi bir fark bulunmamaktadır. Ancak bu noktada dikkat edilmesi gereken husus internetten küfür eyleminin aleni olma ihtimalinin daha yüksek olduğu gerçeğidir. Bilindiği üzere, küfür etmek fiili aleni bir şekilde gerçekleştiği zaman daha ağır cezai yaptırımlara tabi olmaktadır. İnternet ortamında da birçok ifade aleni nitelik kazanmaktadır. Bu durumun istisnaları küfür etme fiilinin kişisel mesaj yoluyla gerçekleştirilmesidir. Fakat diğer bir çok şekilde internetten küfür etme fiili aleni bir nitelik kazandığı için daha ağır bir cezai yaptırıma tabi olacaktır. Bilindiği gibi küfür etme fiilinin alenen işlenmesi durumunda verilecek olan ceza 1/6 oranında arttırılır. 

Küfür Etmenin Para Cezası Ne Kadar 

Öncelikle, küfür etmenin para cezası ne kadar sorusuna verilecek net bir cevap bulunmamaktadır. Şöyle ki, küfür fiili neye yönelik olduğuna, kime yönelik olduğuna, aleni ya da özel bir nitelik taşıdığına göre cezai yaptırımları değişen çok çeşitli yapıda bir suç türü olarak karşımıza çıkmaktadır. 

İnternetten Hakaret Davası Sonuçları 

İnternetten hakaret davası sonuçları ne yöndedir sorusuna verilecek net bir cevap bulunmamaktadır. Çünkü hakaret suçu neye yönelik, kime yönelik, olduğuna göre ve aleni olup olmamaya göre farklı cezai yaptırımlara sahip bir suç çeşididir. Bu açıdan bakıldığı zaman internetten hakaret davası sonuçları şu yöndedir demek olanaksız bir hal almaktadır. Ancak şunu belirtmek gerekir ki normal hakaret davalarında da gördüğümüz gibi internetten hakaret davası sonuçları da Türk Ceza Kanunu içinde hapis cezası ile cezai yaptırımlara bağlanmış olsa da uygulamada 2 yıldan az cezai yaptırımı olan suçların faillerinin hapis cezalarının ertelenmesi durumu söz konusu olduğu için hakaret ya da küfür sebebiyle herhangi bir hapis cezası görülmemektedir. 

Küfür Davası

Küfür davası açılır mı sorusuna verilecek olan en net cevap hayır şeklinde olacaktır. Küfür davası diye bir kavram bulunmamakla beraber küfür sebebiyle tazminat davası açmak mümkündür. Ancak bu noktada dikkat edilmesi gereken husus fiilin kanıtlanması gerekliliğidir. Küfür sebebiyle fiile maruz kalan kişi hakaret sebebiyle tazminat davası açabilir.  

İnternet Üzerinden Hakaret Suç Duyurusu 

Öncelikle, internet üzerinden hakaret suç duyurusu mümkün mü sorusuna verilecek en kısa ve açık cevap hayır şeklinde olacaktır. Şöyle ki, her ne kadar internet üzerinden UYAP vasıtasıyla dava takibi yapılabiliyor olsa da internet üzerinden Cumhuriyet Başsavcılığı'na dilekçe yazma imkanı henüz bulunmamaktadır. Buradan hareketle, internet üzerinden hakaret suç duyurusu yapmak şu an için mümkün değildir. 

Sosyal Medyada Hakaret Davası Nasıl Açılır 

Sosyal medyada hakaret davası nasıl açılır sorusuna verilecek olan en güzel cevap normal hayatta olan hakaret suçlarında ve suçun nitelikli hallerinde de olduğu gibi Cumhuriyet Başsavcılığı'na dilekçe yazarak açılır şeklinde olacaktır. Yani normal hayatın akışı içinde işlenen hakaret suçu ile sosyal medyadan işlenen hakaret suçlarının cezai yaptirim bakımdan bir farkları olmadığı gibi şikayet süreci bakımından da bir farkı bulunmamaktadır. Bununla beraber, suçun ispat edilmesi bakımından sosyal medyada hakaret normal hayatta hakarete göre daha basit bir yapıdadır. Bir başka deyişle, sosyal medyada hakaret etmek suretiyle suç işleyen bir failin suçu normal hayattakine göre daha kolay ispatlanabilmektedir. Bunun yanında, suçun alenilik sebebiyle daha ağır bir cezai yaptırıma sahip olacağını düşündüğümüz zaman sosyal medyada hakaret etmek suretiyle suç işleyen failin alacağı ceza büyük bir ihtimalle normal hayatta hakaret eden bi kişiye göre daha yüksek olacaktır. Çünkü sosyal medyadaki çoğu eylem birden fazla kişinin görme imkanı olan unsurları kapsamaktadır. Bu durum da suçun yani hakaret suçunun aleni olmasına ve dolayısıyla daha ağır bir cezai yaptırıma sahip olmasına sebep olur. Tabi ki kişisel mesaj bazında yapılan eylemler bu durumun dışında kalmaktadır. Çünkü kişisel mesaj bazındaki eylemler sadece mağdurun görebileceği bir nitelik taşımaktadır. 

27 Kasım 2016 Pazar

Hırsızlık Suçu ve Cezası

Belki de insanlık tarihi kadar eski olan ve denenen çeşitli yaptırımlara rağmen bir türlü önü alınamayan teknolojinin ilerlemesi ile beraber yeni haber kaynakları sayesinde daha çok vakıadan haberimiz olan hırsızlık suçu günümüzde en yaygın suç tiplerinden birisi olarak karşımıza çıkmaktadır. Hırsızlık suçu kısaca başkasına ait bir malı malikinin rızası ve haberi olmaksızın elde etme fiilidir. Hırsızlık suçu son derece yaygın bir suç çeşidi olması sebebiyle bu suç ile ilgili olarak birçok soruya muhatap olmaktayız. Bu açıdan bakıldığı zaman gerek hırsızlık suçunu ve kanundaki yerini daha iyi açıklamak gerek bu suç ile ilgili soru işaretlerini gidermek adına karşımıza çıkan sık soruları tek tek yanıtlamak oldukça yararlı olacaktır. Soruları yanıtlamaya başlamadan önce bu soruları kısaca ele alırsak: Hırsızlık suçu nedir nitelikli hırsızlık nedir hırsızlık cezası kaç yıl hırsızlık suçu para cezasına çevrilmesi nasıl olur hırsızlık suçu şikayete bağlı mı ilk hırsızlık suçunun cezası nedir hırsızlık suçu zamanaşımı süresi nedir hırsızlık suçu cezası 2015 yılında değişti mi hırsızlık suçu cezası 2016 yılında değişti mi hırsızlık suçu TCK 141 içinde nasıl tanımlanır hırsızlık suçu TCK 142 içinde nasıl tanımlanır

Hırsızlık Suçu Nedir 

Hırsızlık Suçu nedir sorusuna verilecek en net cevap hiç şüphesiz başkasına ait olan bir malın sahibinin rızası olmaksızın elde etme eylemidir şeklinde olacaktır. Bu noktada dikkat edilmesi gereken husus hırsızlık suçunun gasp suçu ile karıştırılmaması gerektiğidir. Gasp suçu ile hırsızlık suçu arasındaki temel farklar gasp suçunda cebir tehdit gibi unsurların olması ve mağdurun suç anında suçtan yani gasp fiilin den haberdar olmasıdır. Hırsızlık suçunda ise cebir ve tehdit gibi unsurlar olmadığı gibi mağdurun suç anında suçtan haberdar olması durumu söz konusu değildir. Hırsızlık Suçu nedir sorusuna bir de Türk Ceza Kanunu'nu esas alarak cevap vermek gerekirse hırsızlık suçunun nitelikli hali ve nitelikli olmayan basit hali olarak iki kısma ayırmak oldukça yerinde olacaktır. İlk olarak, hırsızlık suçunun basit halimi tanımlarsak sahibinin rızası olmaksızın bir taşınır malı kendisine ya da bir başkasına çıkar sağlamak amacıyla alma eylemi şeklinde bir tanım ortaya çıkacaktır. Bir de hırsızlık suçunun nitelikli hali vardır.

Nitelikli Hırsızlık Nedir

Nitelikli hırsızlık nedir sorusuna verilecek en net cevap hiç kuşkusuz mevcut hırsızlık suçuna yani başkasına ait bir taşınır eşyayı sahibinin rızası olmaksızın alma eylemine ek olarak bazı hallerin de mevcut olması gerekmektedir. Bu nitelikli hallerin en başında hiç şüphesiz gece işlenen hırsızlık suçu gelmektedir. Yani hırsızlık suçunun gece işlenmesi kanun koyucu tarafından failin gece karanlığından yararlanması olarak yorumlanıp bir nitelikli hal gerekçesi olarak ortaya koyulmuştur. Hırsızlık sucunun gece işlenmesi halinde verilecek olan ceza 3'te 1 oranında arttırılır. hırsızlık suçunun başka nitelikli halleri de mevcuttur. Bu halleri kısaca belirtmek gerekirse hırsızlık suçunun kamu malına karşı olarak, muhafaza altına alınmış bir eşyaya karşı olarak, toplu ulaşım araçları içinde ya da bunların duraklarda bulunan bir eşyaya karşı olarak, afet veya felaketin zararın azaltmaya yönelik tahsis edilmiş olan bir eşyaya karşı olarak, kullanımlarını doğası gereği açıkta bırakılmış olan eşyalara karşı olarak, elektrik enerjisine karşı olarak işlenmesi durumunda hırsızlık suçunun nitelikli halinden bahsedilir. Bu nitelikli hallerde 2 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası öngörülmektedir.  Ancak hırsızlık suçunun nitelikli halleri bunlarla sınırlı değildir. Bunlara ek olarak, hırsızlık suçunun kişinin malını koruyamayacak durumda olmasından ya da ölmesinden faydalanarak, elde veya üstte bulunan eşyayı gizlice alarak, doğal afetin ya da herhangi bir sosyal karışıklığın getirdiği ortamdan faydalanarak, herhangi bir aletle kilit açarak, bilişim sistemlerini kullanarak, sahte resmi sıfat kullanarak, büyükbaş ya da küçükbaş hayvanları alarak, işlenmesi halinde de hırsızlık suçunun nitelikli halinden bahsedilir. Bu nitelikli hallerde ise 3 yıldan 7 yıla kadar hapis cezası söz konusudur. Bu nitelikli hallere ek olarak hırsızlık suçunun katı ya da sıvı haldeki enerji dağıtım tesislerine karşı olarak işlenmesi de hırsızlık suçunun bir başka nitelikli hali olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu nitelikli halin herhangi bir örgüt ile bağlantılı olarak işlenmesi hâlinde 15 yıla kadar hapis ve 10000 güne kadar adlî para cezası söz konusu olur. Bu noktada dikkat edilmesi gereken husus hırsızlık suçunun nitelikli halinin ortaya çıkabilmesi için kanunda sayılan bütün nitelikli hallerin oluşmasının gerekmediği gerçeğidir. Örneğin, bir kişi malını koruyamayacak durumda olan birisinin malını çalarsa ancak bu fiili kilit açmadan yaparsa yine de hırsızlık suçunun nitelikli halinden bahsedilir. Başka bir deyişle, hırsızlık suçunun nitelikli halinden bahsedebilmek için nitelikli hallerde birisinin gerçekleşmiş olması yeterlidir. 

Hırsızlık Cezası Kaç Yıl 

Hırsızlık cezası kaç yıl sorusuna verilecek net bir cevap bulunmamaktadır. Bu soruya hırsızlık suçunun basit hali ve nitelikli halini ayırmak suretiyle cevap vermek oldukça faydalı olacaktır. Öncelikle, hırsızlık suçunun basit hali için 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası öngörülmektedir.

Bununla beraber, hırsızlık suçunun nitelikli hali söz konusu olduğunda da farklı cezai yaptırımlar karşımıza çıkmaktadır. Şöyle ki, hırsızlık suçunun nitelikli hallerinden olan kamu kurum veya kuruluşuna ait bir eşyanın çalınması, muhafaza altına alınmış olan bir eşyanın çalınması, toplu taşımada ya da bunların dudaklarında bulunan bir eşyanın çalınması, bir afet ya da bir felaketin önlenmesi amacıyla tahsis edilen bir malın çalınması, kullanımları gereği açıkta bırakılan bir malın çalınması, elektrik enerjisinin çalınması durumlarında 2 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası verilir.

Bu duruma ek olarak, hırsızlık suçunun kişinin ölmesinden ya da malını koruyamayacak durumda olmasından yararlanmak suretiyle, elde taşınan ya da üstte bulunan eşyanın gizlice alınması suretiyle, doğal bir afetin ya da sosyal bir olayın beraberinde getirdiği kargaşa ortamından faydalanmak suretiyle, kilit açmak suretiyle, bilişim sistemlerinden faydalanmak suretiyle, sahte resmi sıfat tan yararlanmak suretiyle, büyükbaş ya da küçükbaş bir hayvanı kaçırmak suretiyle işlenmesi durumunda 3 yıldan 7 yıla kadar hapis cezası verilir. 

Hırsızlık Suçu Para Cezasına Çevrilmesi

Hırsızlık Suçu para cezasına çevrilmesi nasıl olur sorusuna cevap vermek gerekirse Türk Ceza kanunu'na göre 1 yıl ve 1 yılın altındaki suçların para cezasına çevrilmesi mümkündür. Ancak 1 yılın üstündeki hapis cezasının para cezasına çevrilmesi hiçbir şekilde mümkün değildir. Bu açıdan bakıldığı zaman hırsızlık suçunun basit halinde 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası öngörülmektedir. Buna göre failin 1 yıl hapis cezası alması durumunda hapis cezasının para cezasına çevrilmesi şartların da elvermesi ile mümkün  olabilmektedir. Hırsızlık suçunun nitelikli hallerinden ise 2 yıldan 5 yıla kadar ve 3 yıldan 7 yıla kadar hapis cezaları öngörüldüğü için hırsızlık suçu para cezasına çevrilmesi söz konusu değildir. 

Hırsızlık Suçu Şikayete Bağlı Mı

Hırsızlık suçu şikayete bağlı mı sorusuna verilecek en kısa ve en net cevap hayır şeklinde olacaktır. Nitelikli olsun basit olsun tüm hırsızlık suçları şikayete bağlı olmayan suçlar arasındadır. Bu suçların kovuşturması ve soruşturulması resen yapılır. 

Hırsızlık Suçu Zamanaşımı Süresi 

Hırsızlık Suçu zamanaşımı süresi nedir sorusuna verilecek en güzel cevap 8 yıl şeklinde olacaktır. Hırsızlık normalde şikayete bağlı olan bir suç olmasa da resmi makamların bilmesini mümkün olmadığı durumlarda şikayet etmek suretiyle soruşturulması ve kovuşturulması yapılabilen bir suç çeşididir. Bu şikayet süresi 8 yıllık dava zamanaşımı süresidir. Bir başka deyişle, hırsızlık suçunun 8 yıl içinde şikayet edilmesi gerekmektedir.

Hırsızlık Suçu Cezası 2015 Yılında Değişti Mi

Hırsızlık suçu cezası 2015 yılında değişti mi sorusuna verilecek en kısa ve en net cevap hayır şeklinde olacaktır. Özellikle 2015 yılının ortalarından itibaren yazılı ve görsel medyada sık sık dillendirilen genel af çıkacak yönündeki spekülasyonlar halkta ceza hukuku özelinde ciddi reformların yapılması hususunda beklentileri arttırdı. Tabii ki o dönem çeşitli suçlara ceza indirimleri ve denetimli serbestlik mekanizmasının genişletilmesi gibi adımlar atıldı. Ancak bu beklentileri karşılamaya yetmedi. O dönem genel af çıkmadığı gibi hırsızlık suçu cezası da değişmedi. 

Hırsızlık Suçu Cezası 2016 Yılında Değişti Mi

Hırsızlık suçu cezası 2016 yılında değişti mi sorusuna verilecek en net cevap hayır şeklinde olacaktır. Ancak 2016 yılında çıkarılan bir Kanun Hükmünde Kararname ile belli başlı suçlar haricindeki suçların faillerine denetimli serbestlik mekanizmasından yararlanabilme şansı tanındı. Böylece 38000 mahkumun salınması hedeflendi. Ancak bu noktada dikkat edilmesi gereken husus bu Kanun Hükmünde Kararnamenin bir af niteliği taşımadığı sadece denetimli serbestlikten yararlanma fırsatı sunduğu gerçeğidir. Bu denetimli serbestlik kapsamı dışında kalan suçlar şu şekilde karşımıza çıkmaktadır: Kasten öldürme, altsoya, üstsoya, eşe veya kardeşe ya da beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumunda bulunan kişiye karşı işlenen kasten yaralama veya neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçları, cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar, özel hayata ve hayatın gizli alanına karşı suçlar, uyuşturucu veya uyarıcı madde imal veya ticaret, devletin güvenliğine karşı suçlar, anayasal düzene karşı suçlar, milli savunmaya karşı suçlar, devlet sırlarına karşı suçlar ve Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlar. Ancak bu noktada dikkat edilmesi gereken husus 1 Temmuz 2016 tarihine kadar işlenen suçların faillerinin bu denetimli serbestlik fırsatından yararlanabilecek olmasıdır. Yani 1 Temmuz 2016 tarihinden sonra adı geçen suçlar dışındaki suçların faillerinin bu denetimli serbestlik fırsatından yararlanabilmesi mümkün değildir. 

Hırsızlık Suçu TCK 141

Öncelikle, hırsızlık suçu TCK 141 içinde tanımlanmıştır. Buna göre zilyedinin rızası olmadan başkasına ait taşınır bir malı, kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak maksadıyla bulunduğu yerden almak olarak tanımlanan hırsızlık suçunun basit hali için 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası öngörülmektedir.  

Hırsızlık Suçu TCK 142

Hırsızlık suçu TCK 142 içinde de tanımlanmakta olup buradaki tanımlar hırsızlık suçu için nitelikli halleri belirtmektedir. Buna göre hırsızlık suçunun;
a) Kime ait olursa olsun kamu kurum ve kuruluşlarında veya ibadete ayrılmış yerlerde bulunan ya da kamu yararına veya hizmetine tahsis edilen eşya hakkında,
b) Herkesin girebileceği bir yerde bırakılmakla birlikte kilitlenmek suretiyle ya da bina veya eklentileri içinde muhafaza altına alınmış olan eşya hakkında,
c) Halkın yararlanmasına sunulmuş ulaşım aracı içinde veya bunların belli varış veya kalkış yerlerinde bulunan eşya hakkında,
d) Bir afet veya genel bir felâketin meydana getirebileceği zararları önlemek veya hafifletmek maksadıyla hazırlanan eşya hakkında,
e) Adet veya tahsis veya kullanımları gereği açıkta bırakılmış eşya hakkında,
f) Elektrik enerjisi hakkında, 
İşlenmesi hâlinde, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. 
(2) Suçun; 
a) Kişinin malını koruyamayacak durumda olmasından veya ölmesinden yararlanarak,
b) Elde veya üstte taşınan eşyayı çekip almak suretiyle ya da özel beceriyle,
c) Doğal bir afetin veya sosyal olayların meydana getirdiği korku veya kargaşadan yararlanarak,
d) Haksız yere elde bulundurulan veya taklit anahtarla ya da diğer bir aletle kilit açmak suretiyle, 
e) Bilişim sistemlerinin kullanılması suretiyle, 
f) Tanınmamak için tedbir alarak veya yetkisi olmadığı hâlde resmî sıfat takınarak, 
g) Barınak yerlerinde, sürüde veya açık yerlerde bulunan büyük veya küçük baş hayvan hakkında, 
İşlenmesi hâlinde, üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Suçun, bu fıkranın (b) bendinde belirtilen surette, beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda olan kimseye karşı işlenmesi halinde, verilecek ceza üçte biri oranına kadar artırılır.
(3) Suçun, sıvı veya gaz hâlindeki enerji hakkında ve bunların nakline, işlenmesine veya depolanmasına ait tesislerde işlenmesi hâlinde, ikinci fıkraya göre cezaya hükmolunur. Bu fiilin bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde, onbeş yıla kadar hapis ve onbin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur. 

16 Kasım 2016 Çarşamba

Gasp Suçu Cezası

Belki de insanlık tarihi kadar eski bir suç çeşidi olan yağma diğer adıyla gasp suçu kitle iletişim araçlarının son yıllardaki gelişimi ile beraber artık daha göz önünde duran bir suç olarak karşımıza çıkmaktadır. Zaten son yıllarda kanun koyucunun gasp suçu cezası ile ilgili olarak cezai yaptırımı arttırması konusunun sürekli olarak gündemde olması da gasp suçunun ne denli önemli bir suç çeşidi olduğunu açık ve net bir biçimde ortaya koymaktadır. Ancak gasp suçu cezası artacak gibi spekülasyonların çeşitli basın yayın organları tarafından sürekli olarak gündemde tutulmasının bir neticesi olarak birçok insanın aklında gasp suçu cezası ile ilgili olarak soru işaretleri kalmıştır. İşte bu noktada bu karanlık noktaların aydınlatılması hayatı öneme haizdir. Öncelikle, bu soruları tek tek ele alalım daha sonra yazımızda kısaca yanıtlayalım. Gasp suçu cezası ile ilgili olarak sık sık karşımıza çıkan soruların başlıcaları şu şekildedir: Yağma nedir yağma suçu şikayete bağlı mı yağma suçu şikayetten vazgeçme ne sonuç doğurur yağma suçu ile ilgili Yargıtay kararları ne yöndedir nitelikli yağma suçu ile ilgili Yargıtay kararları ne yöndedir gasp cezası kaç yıl 2015 yılında değişti mi gasp cezası 2016 yılında değişti mi telefon gasp cezası nedir. Şimdi bu soruları teker teker yanıtlamak oldukça faydalı olacaktır.


Yağma Nedir

Yağma nedir sorusuna verilecek en net cevap başkasına ait olan bir malın o kişinin rızası olmaksızın cebir ya da tehdit kullanmak suretiyle alınması eylemi şeklinde olacaktır. Yağma suçu nedir sorusuna Türk Ceza Kanunu'nun 148. ile 150. maddelerinde düzenlenmiştir. 

Yağma Suçu Şikayete Bağlı Mı

Yağma suçu şikayete bağlı mı sorusuna verilecek en açık ve en net cevap hic kuşkusuz hayır şeklinde olacaktır. Şöyle ki yağma suçunun kovuşturulması resen yani hakimin görevi gereği yapılır. Ancak bu noktada kafa karışıklığı yaratan husus alacağın tahsili amacıyla yapılan yağma suçunun farklı bir prosedür çerçevesinde kovuşturulması gerçeğidir. Alacağın tahsili amacıyla yapılan ve mağdurun basit bir tıbbi müdahale ile tedavi edilebilecek durumda olması halinde ve veya aynı durumdaki mağdurun tehdit edilmesi halinde suçun kovuşturulması şikayete bağlıdır. 

Gasp Cezası Kaç Yıl 2015 Yılında Değişti mi 

Gasp cezası kaç yıl 2015 yılında değişti mi sorusunu yanıtlamak için bu iki ayrı soruyu teker teker yanıtlamak oldukça yerinde olacaktır. İlk olarak, gasp cezası kaç yıl sorusunu cevaplamak gerekirse gasp suçunun basit hali için 6 yıldan 10 yıla kadar hapis cezasıdır. Bu noktada dikkat edilmesi gereken husus gasp suçunun basit halinin söz konusu olabilmesi için failin gasp suçunu gündüz vakti herhangi bir silah kullanmadan, kendini tanınmayacak bir hale getirmeden işlemiş olması gerekliliğidir. Buna ek olarak suçun basit halinin diğer şartları ruh ve beden sağlığı bakımından kendisini savunmaya cak kişilere karşı işlenmemiş olması ve failin herhangi bir örgüt bağlantısına sahip olmamasıdır.

Gasp suçu cezası kaç yıl sorusuna verilecek bir diğer cevap da hiç şüphesiz yağma suçunun nitelikli haline uygulanan cezai yaptırımdır. Yağma suçunun yani gasp suçunun nitelikli hali 10 yıldan 15 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Yağma suçunun nitelikli halinden bahsedilebilmesi için failin kendisini tanınmayacak bir hale koymak suretiyle kimliğini gizlemesi, yağma suçunu işlerken silah kullanması, suçu gece vaktiişlemesi, kendisini ruh ve beden sağlığı bakımından savunma imkanı olmayan bir kişiye karşı işlemesi, suçu konutta işlemesi, suçu yol keserek işlemesi, suçu herhangi bir suç örgütüne yarar sağlamak maksadıyla işlemesi, suçu bir ya da birden fazla kişi ile birlikte işlemesi, suçu herhangi bir suç örgütünün yarattığı korku atmosferinden yararlanarak işlemesi gerekmektedir. Bu noktada dikkat edilmesi gereken husus yağma suçunun yani gasp suçunun nitelikli halinden bahsedilebilmesi için bu sayılan eylemlerin birini gerçekleştirmek yeterli olmaktadır. Yani herhangi bir silah kullanmak suretiyle gasp suçu işleyen fakat suç örgütleri ile herhangi bir bağlantısı bulunmayan kimse nitelikli yağma suçundan yargılanır ve buna bağlı olarak 10 yıldan 15 yıla kadar hapis cezası ile karşı karşıya kalır.  

Gasp Cezası 2016 Yılında Değişti Mi 

Gasp cezası 2016 yılında değişti mi sorusuna verilecek en net ve en güzel cevap hayır olacaktır. Gerek 2015 yılında basın yayın organlarında sık sık dile getirilerek toplumda bu yönde bir umut yaratılması gerek 2016'da başlayan OHAL süreci ile beraber özellikle ceza hukukunda beklenen köklü sayılabilecek değişikliklerin yapılmaya başlanması ile birlikte toplumdaki gasp cezası değişecek beklentisi iyice kendisini hissettirmeye başladı. Her ne kadar birçok suç çeşidinin cezai yaptırımı ağırlaştırılmış bu değişiklikler olsa da gasp suçu cezası özelinde doğrudan bir etkiye sahip değildi. Ancak bu noktada dikkat edilmesi gereken husus gasp suçunun cezası 2016 yılında değişmemiş olsa bile 2016 yılında birçok suç çeşidi için ön görülen af imkanı gasp suçunu dışarıda bırakacak bir şekilde düzenlendi. Başka bir ifadeyle, 2016 yılında düzenlenen af gasp suçu hükümlülerini kapsamamaktadır. 

Telefon Gasp Cezası

Telefon gasp cezası nedir sorusu ile çok sık karşılaşmamızın yegane sebebi gasp suçu özelinde en çok görülen fiilin telefon gasp etmek olduğu fazlasıyla açıktır. Telefon gasp etmenin diğer eşyaları gasp etmekten herhangi bir farkı bulunmamakta dolayısıyla telefon gasp cezası da diğer gasp suçları ile ayni hükümleri doğurmaktadır. 





12 Kasım 2016 Cumartesi

Kasten Adam Öldürmenin Cezası

Gerek toplum vicdanında gerek ceza kanunlarında şüphesiz en ağır yaptırımlar dan birine sahip olan suç olarak gösterebileceğimiz kasten adam öldürme suçu son yıllarda artış göstermiştir. Bu durum hiç şüphesiz adalete ve devlete olan güveni sarsmakta ve toplum vicdanını yaralayarak kamu düzeninin bozulmasına sebep olmaktadır. İşte tam da bu noktada kamu düzeninin sağlanabilmesi ve toplum vicdanının rahatlatılarak toplumsal huzuru tesis etmek ve gerilimi bertaraf edebilmek için kasten adam öldürmenin cezası gündeme gelmektedir. Başka bir ifadeyle, kasten adam öldürme suçunun cezai yaptırımı toplumsal huzur ve güvenlik açısından hayatı öneme haizdir. Kasten adam öldürmenin cezası ile ilgili gerek doktrinde gerek basın yayın organlarında sık sık tartışmalar görmekteyiz. Bu tartışmaların da bir neticesi olarak kasten adam öldürme suçunun cezası ile ilgili olarak pek çok aydınlatılması gereken nokta bulunmaktadır. Bunlardan bazıları şu şekilde sıralanabilir: Tahrik sonucu adam öldürmenin cezası nedir silahla adam öldürmenin cezası kaç yıl nefsi müdafaadan adam öldürmenin cezası kaç yıl adam öldürmenin cezası 2015 yılında değişti mi bıçakla adam öldürmenin cezası nedir kasten adam öldürmenin cezası 2015 yılında değişti mi namus için adam öldürmenin cezası nedir kasten adam öldürmeye teşebbüs cezası nedir Şimdi bu aydınlatılması gereken noktaları yazımızda kısaca yanıtlayalım. 

Tahrik Sonucu Adam Öldürmenin Cezası

Tahrik sonucu adam öldürmenin cezası nedir sorusuna verilecek en güzel cevap Türk Ceza Kanunu'nun 29. maddesidir. Buna göre haksız tahrik sonucu adam öldüren kimse için 12 yıldan 18 yıla hapis cezası hükmolunur denilmektedir. Fakat tahrik birçok farklı şekilde yapılabilen bir eylem olduğu için hakimin 12 yıl ile 18 yıl arasındaki ceza skalasından nasıl bir ceza belirleyeceği kafaları karıştıran bir durum ortaya çıkarmaktadır. İşte bu noktada tahrik sonucu adam öldürmenin cezası nedir sorusunu daha net bir biçimde yanıtlayabilmek adına haksız tahrik sonucu adam öldürme suçuna ilişkin Yargıtay kararlarını incelemek oldukça yararlı olacaktır. Yargıtay kararlarına geçmeden önce şunu belirtmek gerekir ki haksız tahrik eylemi kendisini en çok hakaret biçiminde göstermektedir. Bu bakımdan kanun koyucunun ve Yargıtay'ın hakaret içeren haksız tahrik sonucu adam öldürme suçuna ilişkin tavrını kısaca özetlemek oldukça yerinde olacaktır. Özellikle, Yargıtay kararları ve mahkeme içtihatları incelendiği zaman hakaret sebebiyle adam öldürme suçuna ilişkin olarak haksız tahrik hükümleri uygulanmaktadır. Fakat uygulamaya bakıldığı zaman her ne kadar cezai yaptırım aşamasında haksız tahrik hükümleri uygulanıyor olsa da Türk Ceza Kanunu'nun 29. maddesinde ön görülen 12 yıl ve 18 yıl arasındaki ceza aralığından minimum düzeyde indirim uygulanarak genellikle 18 yıllık hapis cezası hükmolunduğu görülmektedir. Başka bir ifadeyle, hakaret sebebiyle adam öldürme suçu genellikle 18 yıl hapis cezası ile cezalandırılmaktadır. Ancak bu noktada dikkat edilmesi gereken husus tahrik sonucu adam öldürme suçu için hakimin 12 yıl ile 18 yıl arasında cezaya hükmetme yetkisi bulunduğu gerçeğidir. Yani hakim hakaret sebebiyle adam öldürme suçuna 16 yıllik bir ceza da verebilir. Bu noktada bir diğer dikkat edilmesi gereken nokta ilk hareketin hangi taraftan geldiği konusudur. Yani ilk haksız fiil fail tarafından gerçekleştirilmiş ise fail haksız tahrik ceza indiriminden yararlanamaz. Yargıtay'ın bu hususta verdiği kararları inceleyecek olursak bir davada A B'yi darp etmiş bunun üzerine B sinirlenerek A'yı öldürmüştür. Bu durumda darp basit bir darp olduğu için üst sınır olan 18 yıl hapis cezası verilmelidir. Başka bir örnek verecek olursak, D G'ye yolda yürürken hakaret etmiş ve bunun üzerine sinirlenen G D'yi öldürmüştür. Bu olayda haksız tahrik eylemi hakaret şeklinde kendisini gösterdiği için haksız tahrik indirimi minimum düzeyde yapılmalıdır. Kısaca Türk Ceza Kanunu'nun 29. maddesi gereğince tahrik altında adam öldürme suçunun cezası tahrik eyleminin niteliğine göre 12 yıldan 18 yıla kadar hapis cezasıdır. Kanun koyucunun normalde müebbet hapis cezası gerektiren adam öldürme suçuna ilişkin olarak yaptığı bu haksız tahrik düzenlemesi adaletin tesisi ve yeni mağduriyetlerin engellenmesi açısından oldukça önemlidir. 


Silahla Adam Öldürmenin Cezası Kaç Yıl 

Silahla adam öldürmenin cezası kaç yıl sorusuna verilecek en net cevap kasten adam öldürme suçu ile kasten silahla adam öldürme suçunun aynı cezai yaptırıma tabi olduğudur.  

Nefsi Müdafaadan Adam Öldürmenin Cezası Kaç Yıl 

Nefsi müdafaadan adam öldürmenin cezası kaç yıl sorusuna verilecek en güzel cevap meşru müdafaa teşkil eden bir eylem sonucu adam öldürme suçu işleyen kimsenin cezalandırılamayacağı yönünde olacaktır. Fakat bu noktada dikkat edilmesi gereken husus meşru müdafaa teşkil eden eylemin haksız tahrik ile karıştırılmaması gerekliliğidir. Yani meşru müdafaa adına gerçekleştirilen eylemin hukuken meşru müdafaa değil de haksız tahrik kapsamında kalması durumunda fail Türk Ceza Kanunu'nda yer alan haksız tahrik hükümleri ne göre cezalandırılır. 

Adam Öldürmenin Cezası 2015 Yılında Değişti Mi 

Adam öldürmenin cezası 2015 yılında değişti mi sorusuna verilecek en güzel cevap hayır olacaktır. 2015 yılı içinde toplumun genelinde ve basın yayın organlarında sık sık dile getirilen ve toplumsal bir beklenti halini alan Türk Ceza Kanunu ve Ceza Muhakemesi Kanunu reformları birçok suç çeşidinde olduğu gibi adam öldürme suçu özelinde de birçok değişikliğin yapılacağı ve adam öldürme suçu cezasının değişebileceği yönünde iddiaların ortaya atılmasına sebep olmuştu. Her ne kadar 2016 yılında gerek Türk Ceza Kanunu'nda gerek Ceza Muhakemesi Kanunu'nda birçok değişiklik yapılmış olsa da adam öldürme suçuna ilişkin olarak herhangi bir cezai yaptırım düzenlemesi yapılmamıştır. 

Bıçakla Adam Öldürmenin Cezası 

Bıçakla adam öldürmenin cezası nedir sorusuna Türk Ceza Kanunu'nun 6/1-f maddesi yanıt vermektedir. Buna göre kanun koyucu bıçağı da tabanca, tüfek gibi silah kapsamında tanımlamaktadır. Tabi ki silah kavramı bu sayılan 3 alet dışında sopa, kalem, tırnak makası gibi aletleri de kapsayabilecek bir şekilde ele alınmıştır. Ancak bıçakla olsun başka bir silahla olsun kasten adam öldürme suçunun cezası müebbet hapis cezasıdır. Zaten silahlı olsun silahsız olsun kasten adam öldürme suçunun cezası müebbet hapis cezası olarak ön görülmüştür. Kısaca, bıçakla adam öldürmenin cezası nedir sorusunun cevabı kasten bıçakla adam öldürmenin cezası müebbet hapistir. Bıçakla adam öldürmenin cezası nedir sorusunu cevapladıktan sonra bir başka sık sorulan soru olan kasten adam öldürmenin cezası 2015 yılında değişti mi sorusuna cevap vermek oldukça yararlı olacaktır.

Kasten Adam Öldürmenin Cezası 2015 Yılında Değişti Mi 

Kasten adam öldürme cezası 2015 yılında değişti mi sorusuna verilecek en kısa ve en net cevap hayır olacaktır. Bilindiği üzere, 2015 yılında gerek basın yayın organlarında gerek halk arasında Türk Ceza Kanunu özelinde birçok suçla beraber kasten adam öldürme suçuna ilişkin olarak da bir reform yapılacağına dair beklentiler mevcuttu. Tabi ki 2015 yılından günümüze gerek Türk Ceza Kanunu'nda gerek Ceza Muhakemesi Kanunu'nda birçok köklü değişiklik gördük. Ancak kamuoyunda oluşan beklentiye yakın bir düzenleme yapılmadı.

Namus İçin Adam Öldürmenin Cezası

Namus için adam öldürmenin cezası nedir sorusuna verilecek en net cevap müebbet hapis cezası şeklinde olacaktır. Namus cinayeti kavramı yargısal uygulamaların aksaklıkları sebebiyle ortaya çıkmış olan bir kavramdır. Ve ne yazık ki geçmiş birçok vakıa bize gerek toplumsal olarak gerek yargısal olarak bu kavrama prim tanındığını göstermektedir. Zaten birçok insanın namus cinayeti ya da töre cinayeti olgusunu haksız tahrik zannetmesi de bu yüzdendir. Bu noktada dikkat edilmesi gereken husus namus cinayeti olgusu ile töre cinayeti olgusunun birbirine karıştırılmaması gerektiğidir. Çünkü töre saiki ile işlenmiş cinayetin kararı sadece fail tarafından değil failin ailesinin çoğunluğu tarafından alınmaktadır. İşte bu gerçeği göz önünde bulunduran kanun koyucu töre saiki ile işlenmiş cinayet ile namus için işlenmiş cinayet arasında bir cezai yaptırım farkı ön görmüştür. Şöyle ki namus için adam öldürmenin cezası müebbet hapis cezası iken töre saiki ile adam öldürmenin cezası ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıdır.  

Kasten Adam Öldürmeye Teşebbüs Cezası 

İlk olarak, kasten adam öldürmeye teşebbüs cezası nedir sorusuna cevap vermeden önce kasten adam öldürme suçunu tanımlamak oldukça yararlı olacaktır. Zira kasten adam öldürme suçunun adam yaralama suçu ile karıştırıldığını sık sık görmekteyiz. Failin mağduru öldürmek üzere harekete geçip, saldırıya başlaması sonrasında mağdurun ölmemesi durumunda kasten adam öldürmeye teşebbüs suçu ortaya çıkmış olur. Fakat kasten adam öldürmeye teşebbüs suçundan bahsedilebilmesi için failin yaralama eyleminde kullandığı aletin öldürmeye el verişli olması, mağdurun vücudunda hayati bölgelerden yaralanmış olması gibi öldürmeye dönük niyetin açık ve net bir şekilde ortada pası gerekmektedir ki zaten bu haliyle kasten adam öldürmeye teşebbüs suçu, adam yaralama suçundan bütünüyle ayrılmaktadır.

26 Ekim 2016 Çarşamba

Oturma Hakkı Nedir

Bilindiği gibi medeni hukuk alanında bir gayrimenkule sahip olmanın birçok şekli bulunmaktadır. Bir gayrimenkule tüm hakları ile sahip olabileceğimiz gibi gayrimenkul üzerindeki haklarımızı bir edim ya da bir kazanç karşılığında kiraya vermek, intifa hakkı tanımak, sükna hakkı tesis etmek gibi hukuki işlemlerle kısıtlama yoluna gidebiliriz. İşte bu yazımızda sık sık sorulan ve oldukça merak edilen bir konu olan sükna hakkına değineceğiz. Oturma hakkı konusunu daha net bir biçimde anlatabilmek adına oturma hakkı ile ilgili olarak bize sık gelen soruları teker teker yanıtlamak oldukça uygun olacaktır. Bu sorulara kısaca değinecek olursak, oturma hakkı nedir oturma hakkı ile kira arasındaki fark nedir sükna hakkı nasıl sona erer sükna hakkı ile intifa hakkı arasındaki fark nedir sükna hakkı süresi ne kadar sükna hakkının sona ermesi nasıl olur sükna hakkı sözleşmesi nasıl olur oturma hakkı aynı hak mıdır sükna hakkı tesisi nasıl olur sükna hakkı devredilebilir mi sükna hakkı Yargıtay kararı ne yöndedir gibi sorular karşımıza çıkacaktır. Şimdi bu soruları kısaca cevaplayalım. 


Oturma Hakkı Nedir

Sükna hakkı daha bilinen adıyla oturma hakkı bir gayrimenkul üzerinde bir kişiye gayrimenkulün sahibi olmaksızın söz konusu gayrimenkulün imkanlarından yararlanma yetkisi tanımaktadır. Ancak bu noktada dikkat edilmesi gereken husus oturma hakkının yani sükna hakkının bu hakka sahip olana gayrimenkul üzerinde tasarrufta bulunma yetkisi tanımadığıdır. Başka bir deyişle, oturma hakkı sahibi kimse gayrimenkulün sahibi olmadığı için gayrimenkul üzerinde satış işlemleri yapamaz. İşte oturma hakkı nedir sorusuna verilecek en net cevap bu şekilde olacaktır. 


Oturma Hakkı ile Kira Arasındaki Fark

Oturma hakkı ile kira arasındaki fark nedir sorusuna daha net bir biçimde cevap verebilmek için bu iki kavram arasındaki farkı ilk olarak resmi belgeler bazında açıklamak oldukça yararlı olacaktır. Şöyle ki oturma hakkı yani sükna hakkı ayni bir hak olduğu için herkese karşı yani 3. Kişilere karşı ileri sürülebilen bir haktır. Örneğin, herhangi bir taşınmaz üzerinde sükna hakkına sahip olan bir şahıs sonradan söz konusu gayrimenkulün iyi niyetli bir 3. Kişiye satılmak istenmesi durumunda satışa mani olabilir. Başka bir deyişle, oturma hakkına sahip şahıs sükna hakkını hem gayrimenkulün sahibine karşı hem de iyi niyetli 3. Kişiye karşı ileri sürebilir. Buna karşın, kira ise şahsi bir haktır dolayısıyla herkese karşı ileri sürülebilir bir niteliği yoktur. Aynı örnekten hareket edecek olursak, bir gayrimenkulde kira sözleşmesi ile oturan şahıs gayrimenkulün 3. Bir kişiye satılmak istenmesi durumunda iyi niyetli 3. Kişiye karşı kira sözleşmesini ileri sürerek hak iddia edemez. Yani bu örnekte evi satın alan iyi niyetli 3. Şahıs isterse kira sözleşmesi ile evde oturan kişiyi evden çıkarabilir. Bu durumda kira sözleşmesi ile evde oturan kişinin yapabileceği tek şey kira sözleşmesi hükümleri gereği kira sözleşmesini yaptığı kişiden zararın karşılanmasını talep etmek olacaktır.

Ayrıca sükna hakkı yani oturma hakkı ayni bir hak olduğu için tapu kütüğünde yer alan irtifak hakları bölümünde tescil edilir. Şahsi bir hak olan kira ise tapu kütüğünde yer alan şerhler bölümünde tescil edilir. 

Bununla beraber, sükna hakkı yani oturma hakkı sadece ev, daire gibi yaşam alanlarında tesis edilebilirken kira her türlü taşınmaz üzerinde tesis edilebilir. 

Buna ek olarak, sükna hakkı yani oturma hakkı şekil şartına tabidir. Şöyle ki bir taşınmaz üzerinde sükna hakkı tesis edebilmek için tapu sicil müdürlüğünde resmi senet düzenlenmesi gerekir. Buna karşın, kira sözleşmesi herhangi bir şekil şartına tabi değildir, taraflar isterlerse sözlü olarak dahi kira sözleşmesi yapabilirler. Tabi ki tarafların istemesi durumunda kira sözleşmesi tapu kütüğüne şerh edilebilir veya yazılı bir akit marifetiyle resmiyete kavuşturulabilir. 

Oturma hakkı ile kira hakkı arasındaki fark nedir sorusuna daha net bir cevap verebilmek adına bir örnek vermek oldukça faydalı olacaktır. A kendisine ait apartmanda B lehine bir sükna hakkı tesis etmiştir. Daha sonra ekonomik olarak zor duruma düşen A dairelerden birisini C'ye kiraya vermiştir. Ekonomik olarak sıkıntılarını bir türlü atlatamayan A apartmanı D'ye satmıştır. İşte bu durumda D apartmanın sahibi olduğu gerekçesi ile C'yi apartmandan çıkartabilir. Çünkü D'nin apartman üzerindeki mülkiyet hakkı C'nin kira ile doğan hakkından daha güçlü bir haktır. Buna karşın D apartmanın sahibi olduğu gerekçesi ile B'den apartmanı terk etmesini isteyemez. Çünkü B'nin sükna hakkı 3. kişilere karşı ileri sürülebilen ayni ve mutlak bir haktır. İşte oturma hakkı ile kira arasındaki fark nedir sorusunun cevabı bu noktada ortaya çıkmaktadır. Örnekte D kira hakkı bulunan C'yi apartmandan çıkartabilirken sükna hakkı bulunan B'den apartmanı terk etmesini talep edemez. Dolayısıyla sükna hakkı yani oturma hakkı kira hakkından çok daha güçlü bir hak olarak karşımıza çıkmaktadır. Örnekten de anlaşılabileceği üzere kira sözleşmesinden doğan hak sadece taşınmazın malikin karşı ileri sürülebilir, 3. kişilere karşı ileri sürülemez. Buna karşın oturma hakkı herkese karşı ileri sürülebilen ayni ve mutlak bir haktır. 

Sükna Hakkı Nasıl Sona Erer

Sükna hakkı nasıl sona erer sorusunun cevabı taraflar aralarında sükna hakkına ilişkin bir süre belirlemişler ise süre bitiminde sükna hakkı sona ermiş olur. Ancak taraflar herhangi bir süre tayin etmemişler ise sükna hakkı genelde hak sahibinin ölümü ile sona ermektedir. Ancak bu iki neden dışında da bazı nedenler sükna hakkının sona ermesine neden olabilmektedir. İlk olarak, sükna hakkının üzerine tesis edildiği taşınmazın savaş, doğal afetler ve benzeri sebepler sonucu kullanılmayacak hale gelmesi ya da tamamen yok olması durumunda da sükna hakkı sona ermiş olur. Bu noktada dikkat edilmesi gereken husus sükna hakkının sona ermesi için mülkiyet hakkının kullanılmayacak hale gelmesinin yeterli olduğudur. Bununla beraber, kamulaştırma sonucu mülkiyet hakkı ortadan kalkan taşınmaz üzerinde de sükna hakkı yani oturma hakkı söz konusu olamaz. Bunun yanında, sükna hakkı sahibinin üzerine sükna hakkı tesis edilmiş olan gayrimenkulün sahibine karşı terk borcu altına girmesi durumunda da sükna hakkı sona ermiş olur. Yani ivazlı olsun ivazsız olsun herhangi bir şekilde sükna hakkı sahibi sükna hakkının tesis edildiği gayrimenkulü terk etmeyi taahhüt ederse sükna hakkı sona ermiş olur. Ayrıca sükna hakkı kurulmadan önce sükna hakkı kurulmak istenen gayrimenkulün ipotekli olması halinde ve malikin borcu ödememesi durumunda da sükna hakkı sona erebilir. 


Sükna Hakkı ile İntifa Hakkı Arasındaki Fark

öncelikle, sükna hakkı ile intifa hakkı arasındaki fark nedir sorusuna daha net bir biçimde cevap verebilmek adına sükna hakkı ile intifa hakkı arasındaki en keskin fark olan devredilme farkından başlamak oldukça yerinde olacaktır. Şöyle ki sükna hakkı yani oturma hakkı devredilemez. İntifa hakkı ise başkasına devredilebilir. Buna ek olarak, sükna hakkı sadece ev, konut, daire gibi taşınmazlar üzerinde tesis edilebilirken intifa hakkı her türlü taşınmaz üzerinde tesis edilebilir. 

Sükna Hakkı Süresi

İlk olarak, sükna hakkı süresi ne kadar sorusuna verilecek net bir cevap yoktur. Şöyle ki taraflar herhangi bir süre belirlemişler ise sükna hakkı süresi ne kadar sorusunun cevabı belirlenen süre olacaktır. Taraflar sükna hakkı tesisine ilişkin herhangi bir süre tayin etmemişler ise medeni kanunda ön görülen bazı haller sükna hakkı süresi nedir sorusuna yanıt niteliğindedir.

Öncelikle, kamulaştırma sükna hakkını sona erdirir. Şöyle ki sükna hakkı herhangi bir taşınmaz üzerinde  mülkiyet hakkının devamı halinde mümkündür. Dolayısıyla, bir kişiye sükna hakkı tanıyan şahsın mülkiyet hakkının kamulaştırma marifeti ile sona ermesi durumunda sükna hakkı da sona ermiş olur.

Bu duruma ek olarak, üzerinde sükna hakkı tesis edilmiş olan taşınmazın tamamen yok olması ya da kullanılmaz hale gelmesi de sükna hakkının sona ermesine sebep olmaktadır. Çünkü sükna hakkından bahsedebilmek için mülkiyet hakkının devamı gereklidir. Bu noktada dikkat edilmesi gereken husus söz konusu taşınmazın nasıl yok olduğunun önemli olmadığıdır. Taşınmaz deprem, sel ya da savaş sonucu yok olmuş olabilir. Taşınmazın yok olması ya da kullanılmaz hale gelmesi sükna hakkının sona ermesi için yeterlidir.

Bununla beraber, sükna hakkı sahibinin gayrimenkul sahibine karşı oturma hakkının terk borcu altına girmesi durumunda ve borca konu olan edimi yerine getirmemesi durumunda mahkeme kararı ile sükna hakkı sona erdirilir. Yani mahkeme kararı da sükna hakkını sona erdiren nedenler arasında karşımıza çıkmaktadır.

Bunun yanında, sükna hakkı tesis edilmeden önce gayrimenkul üzerinde ipotek tesis edilmiş olması durumunda da malikin borçlarını ödememesi halinde sükna hakkı sona ermektedir. Kısacası bu durumda cebri icra yolu ile sükna hakkı sona ermektedir. Bu noktada dikkat edilmesi gereken husus sükna hakkının gayrimenkul ipotek edildikten sonra tesis edilmiş olması gerekliliğidir. Aksi takdirde ipotek söz konusu olsa dahi sükna hakkı cebri icra ile sona ermez.

Ayrıca, sükna hakkı hak sahibinin ölümü ile de sona ermiş olur. Ve bu duruma ek olarak, sükna hakkı ölen kişinin mirasçılarına devredilemez.

Son olarak, sükna hakkı hak sahibinin terkin ile de sona erdirmek mümkün bir haktır. Terkin talep yetkisi oturma hakkı sahibine aittir. 

Sükna Hakkının Sona Ermesi

Sükna hakkının sona ermesi nasıl olur sorusuna verilecek genel bir cevap bulunmaktadır. Şöyle ki taraflar gayrimenkul üzerine sükna hakkı tesis ederken aralarında bir bitiş tarihi belirlemişler ise belirlenen tarihte sükna hakkı sona erer. Buna karşın taraflar gayrimenkul üzerine sükna hakkı yani oturma hakkı tesis ederken herhangi bir bitiş tarihi belirlememişler ise bu durumda sükna hakkının bitiş tarihi farklı şekillerde belirlenir. İlk olarak, sükna hakkı sahibinin ölümü sükna hakkının bitişi anlamına gelmektedir. Bu noktada dikkat edilmesi gereken husus sükna hakkının devredilemeyeceği ve miras yoluyla devredilemeyeceğidir. İkinci olarak, sükna hakkı, üzerine tesis edildiği gayrimenkulün savaş, deprem, sel, fırtına gibi felaketler sonucunda kullanılamaz hale gelmesi halinde de sona ermektedir. Bu noktada dikkat edilmesi gereken husus sükna hakkının sona ermesi için taşınmazın tamamen yok olmasının gerekmediğidir. Oturma hakkının sona ermesi için taşınmaz malın kullanılmaz hale gelmesi yeterlidir. Bu duruma ek olarak, sükna hakkı üzerine tesis edildiği gayrimenkulün kamulaştırılması sonucunda da sona ermektedir. Çünkü sükna hakkının tesis edilebilmesi için söz konusu gayrimenkul üzerinde özel mülkiyetin varolması gerekmektedir. Bununla beraber, sükna hakkı tesis edilmeden önce ipotekli olan gayrimenkulün malikinin ipoteğe ilişkin borçlarını ödememesi durumunda da sükna hakkı sona erebilmektedir. Ayrıca sükna hakkı sahibinin gayrimenkulün maliğine karşı terk etme borcu altına girmiş olması da sükna hakkının bitmesi anlamına gelmektedir. Bu noktada dikkat edilmesi gereken husus terk borcunun maddi bir karşılık, bir edime karşılık ya da karşılıksız olmasının durumu değiştirmediğidir. Bu durumda sükna hakkı mahkeme kararı ile son bulmuş olur. 


Sükna Hakkı Sözleşmesi

BİR TARAFTAN: Ahmet Kılıç
Mehmet oğlu,
DİĞER TARAFTAN: Semih Ertürk 
Hüseyin oğlu, 

Aşağıdaki hususlarda anlaşmışlardır.

Zonguldak ili Çaycuma İlçesi İstasyon Mahallesi 25 ada 50 parsel sayılı 1000 m2 ölçüsündeki bahçeli evin tamamı Mehmet oğlu Ahmet Kılıç adına kayıtlı olup, Hüseyin oğlu Semih Ertürk'ten nakten ve peşin olarak almış olduğu 4300000 (dörtmilyomüçyüzbin) TL karşılığında kendisi ve ailesi ile birlikte oturmak şartıyla 20 yıl süreyle Medeni Kanun'un 823. maddesi gereğince oturma (sükna) hakkı tanıdığını ve bu hakkın tescilini istediğini, Hüseyin oğlu Semih Ertürk'ün de sükna hakkını aynen kabul ettiğini ve bu şekilde tapu siciline tescilini istediğini, bu taşınmaz malın bugüne kadar olan emlak vergilerinin ödenmesinden taraflarının müteselsilen sorunlu olduklarını, taraflarca devir ve temlik içim gösterilen değerin bu taşınmaz malın emlak vergisi değerine yeniden değerlendirme oranı uygulanmak suretiyle bulunacak değerden düşük olmadığını, aksi halde ödenecek harçların vergi V.U.K. gereğince taraflarından cezalı olarak tahsil edilmesini kabul ettiklerini birlikte ifade ve beyan ettiler. 

İşte sükna hakkı sözleşmesi bu şekilde yazılır. Şimdi sükna hakkı sözleşmesi nasıl yazılır sorusunu cevapladıktan sonra sık sık karşımıza çıkan bir diğer soru olan oturma hakkı ayni hak mıdır sorusunu yanıtlamak oldukça yararlı olacaktır.   


Oturma Hakkı Ayni Hak Mıdır

Oturma hakkı ayni hak mıdır sorusuna verilecek en güzel cevap evet olacaktır. Oturma hakkı başka bir deyişle sükna hakkı ayni bir haktır dolayısıyla herkese karşı ileri sürülebilen bir haktır. Zaten sükna hakkı ile kira arasındaki en önemli fark da sükna hakkının yani oturma hakkının ayni bir hak olmasıdır. Bu noktada dikkat edilmesi gereken husus oturma hakkının ayni bir hak olması sebebiyle aynı zamanda mutlak bir hak olmasıdır. Buradan hareketle, sükna hakkının 3. kişilere karşı ileri sürülebilir bir hak olduğu söylenebilir. Bu durumu bir örnekle açıklamak gerekirse A kendine ait apartmanda B lehine bir sükna hakkı tesis etmiştir. Sonrasında ekonomik sıkıntılar yaşaması sebebiyle A apartmanı C'ye satmıştır. Bu durumda C artık apartmanın maliki olduğu gerekçesi ile B'nin apartmanı terketmesini talep edemez. Çünkü B'nin sahip olduğu hak sükna hakkıdır. Ve sükna hakkı ayni bir haktır. Dolayısıyla mutlak bir hakka sahip olan B bu hakkını 3. kişilere karşı ileri sürebilir.

Sükna Hakkı Tesisi

Sükna hakkı tesisi nasıl yapılır sorusuna verilecek en güzel cevap hiç kuşkusuz tarafların ortak rızası doğrultusunda yapılan sükna sözleşmesinin tapu kütüğüne tescili ile yapılır şeklinde olacaktır. 

Sükna Hakkı Devredilebilir Mi

Sükna hakkı devredilebilir mi sorusuna verilecek en net cevap hayır olacaktır. Sükna hakkı yani oturma hakkı herhangi bir şekilde devredilemez. Sükna hakkı genelde kullanan kişinin hayatını kaybetmesi ile sona ermektedir.

Sükna Hakkı Nasıl Kurulur

Sükna hakkı nasıl kurulur sorusuna tam olarak cevap vermeden önce sükna hakkının yani oturma hakkının tarafların bu yöndeki ortak iradelerini tapu kütüğüne tescil ettirmeleri sonucu kurulduğunu belirtmek oldukça yararlı olacaktır. Buna ek olarak, sükna hakkı hak sahibine üzerine kurulduğu gayrimenkulden yararlanma ve kullanma hakları verir. Bunun yanında, sükna hakkı ayni ve aynı zamanda mutlak bir haktır. Yani sadece sükna hakkının üzerine kurulduğu gayrimenkulün sahibine karşı değil aynı zamanda 3. kişilere karşı da ileri sürülebilir. Tüm bu noktaları alt alta yazdığımız zaman oturma hakkının mülkiyet hakkına oldukça yakın bir hak çeşidi olduğu ileri sürülebilir. Ancak bu noktada dikkat edilmesi gereken husus mülkiyet hakkı hak sahibine maldan yararlanma, malı kullanma, malı tüketme hakları verirken sükna hakkı hak sahibine maldan yararlanma ve malı kullanma hakları vermektedir. Yani sükna hakkı hak sahibine malı tüketme (malı satmak, mala zarar vermek gibi) hakkı vermemektedir ve bu fark itibariyle mülkiyet hakkından ayrılmaktadır. 

16 Ekim 2016 Pazar

CMK ve TCK Değişiyor: Savcı ve Polislerin Yetkileri Arttırılıyor

15 Temmuz darbe girişimi sonrasında yaşanan yoğun adli trafik birçok insanın hayatını doğrudan etkilerken, sürecin getirmiş olduğu sorunların çözülebilmesi için hükumeti bir takım önlemler almaya sevk ediyor. İşte bu kapsamda bazı suçlar dışarıda kalmak üzere birçok mahkuma af imkanı sağlanması, kamu personeli alımlarının durdurulması, Kanun Hükmünde Kararnameler marifetiyle bazı özel şirketlere ve belediyelere yapılan düzenlemeler gündeme geldi. Böylesine zorlu bir sürecin gerek kanunlar marifetiyle meşru bir zemine taşınabilmesi, gerek yeni düzenlemelerin daha kolay yapılabilmesi adına Ceza Muhakemesi Kanunu ve Türk Ceza Kanunu içinde bazı değişikliklere gidilmesi hedefleniyor. Peki nedir bu değişiklikler? Bu soruya daha net cevap verebilmek için her değişikliği başlıklar halinde incelemek oldukça faydalı olacaktır.

Savcıların Yetkileri Arttırılıyor

Savcıların bilgisayarlarda arama yapma ve el koyma yetkilerini düzenleyen Türk Ceza Kanunu'nun 134. maddesine göre savcılara mahkeme kararı olmaksızın bilgisayarlara el koyma ve bilgisayarlarda arama yapma yetkisi veriyor. Bilindiği gibi bu düzenleme öncesinde en kritik dava süreçlerinde bile savcıların mahkeme kararı olmaksızın bilgisayarlara el koyma ve bilgisayarlarda arama yapma yetkisi bulunmuyordu. Bu düzenlemenin amacının hiç kuşkusuz tırmanan terör olayları ve darbe girişimi sonrası oluşan adli trafiğin dava süreçlerinin hızlandırılması marifetiyle aşılması olduğu söylenebilir.

Polislerin Yetkileri Arttırılıyor

OHAL sürecinden önce de terör olaylarının artışı sebebiyle sık sık polisin yetkilerinin arttırıldığına şahit olmuştuk. OHAL süreci ile beraber alınmak istenen önlemlerin hayata geçirilebilmesi adına polisin yetkilerinin tekrar arttırıldığına tanık olmaktayız.

Düzenleme öncesinde şüphelinin aynı olayla ilgili olarak tekrar ifadesinin alınması gereken durumlarda tekrar savcı ifade alıyordu. Bu durumda böylesine bir adli trafiğin olduğu dönemde önemli bir zaman kaybına sebep oluyordu. Yapılan düzenleme ile birlikte, aynı olayda aynı şüphelinin tekrar ifadesinin alınması gereken durumlarda ifadeyi polis alabilecek. Kısacası, bu düzenleme ile birlikte polise doğrudan ifade alma yetkisi verilmiş olacak. Bu yetkiye ek olarak, Yeni CMK kapsamında askeri darbe suçu sebebiyle kolluk güçleri gözaltına alacak ve yargılama sonrasında gerekli görülmesi durumunda bu kişiler sivil cezaevlerine nakledilecekler.

Hakim Davayı Uzatmaya Çalışanı Dinlemeyecek

Örgütsel suçlarda dava sürecinin hızlandırılması amacıyla hakime sanığın davayı uzatma amacı taşıdığı kanaatinin oluşması halinde sanığı ya da sanığın talep ettiği bilirkişileri dinlememe yetkisi verilecek. Geçmiş tecrübelerden edinilen bu kararın dava sürecini kısaltacağına kesin gözüyle bakılırken, olası yeni mağduriyetlerin de önünü açabilecek bir düzenleme olması ciddi tartışmalara neden oldu.

Örgütsel Suçlarda İddianame Okunmayacak

Özellikle darbe girişimi suçu ve teröre ilişkin suçlar gibi örgütsel suçlarda dava sürecinin zaman kaybetmeksizin tamamlanabilmesi adına iddianame okunmayacak, suç teşkil eden fiiller, suça ilişkin kanıtlar okunacak. Bu sayede darbe girişimi ve terör suçları ilgili kovuşturmalar daha hızlı bir şekilde tamamlanmış olacak.

Yargısız Dava Nakli Yapılabilecek

Düzenleme öncesinde bir davanın başka bir yere nakli yargılama yapılması koşuluna bağlıydı. Ancak söz konusu düzenleme ile birlikte yargı yapılmaksızın davanın başka bir yerde yapılmasına karar verilebilecek. Böylece davanın daha hızlı sonuçlanması bekleniyor. Düzenlemeye göre dava yargılama yapılmaksızın aynı ilin sınırları içerisinde başka bir yerde yapılabilecek.

Kaçakların Mallarına El Koyulması

Bilindiği üzere, işlediği suç sonrası gerek yurt içinde saklanmak suretiyle gerek yurtdışına kaçmak suretiyle cezai yaptırımı bertaraf etmeye çalışan kişilerin mallarına kovuşturma aşamasında tedbir konuluyordu. Darbe girişimi sonrasında çıkarılan OHAL Kanun Hükmünde Kararnamesi ile beraber özellikle darbe girişimi suçu sebebiyle yurtdışına kaçmak suretiyle olsun yurt içinde saklanmak suretiyle olsun kaçak durumuna düşen şüphelilerin mallarına el koyma düzenlemesi yapılmıştı. CMK'da yapılan yeni düzenleme ile birlikte kaçakların mallarına el koyma uygulamasının soruşturma aşamasında da yapılabilmesi öngörülüyor. Buna göre, hakkında darbe suçundan soruşturma başlatılmış olan kişilerin Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisindeki mallarına, haklarına ve alacaklarına soruşturma aşamasında mahkeme kararı üzerine el koyulabilecek, gerekli görülmesi halinde mallarının idaresi için kayyım atanabilecek.

Tahliye Talebi Süresi Uzatılıyor

Halihazırda 3 gün içinde değerlendirilen tahliye talepleri söz konusu düzenleme ile beraber 15 gün içinde değerlendirmeye alınacak. Bu durumun en önemli sebebi hiç şüphesiz artan terör olayları ve darbe girişimi sonrası alınan önlemler çerçevesinde artan şüpheli sayısı olarak gösterilebilir. Ancak bu noktada dikkat edilmesi gereken husus tahliye talebi süresinin yalnızca örgütlü suçlar için 3 günden 15 güne çıkarıldığıdır.

Tehdit Hırsızlık ve Dolandırıcılık Suçları Uzlaşma Kapsamında

Halihazırda etkin pişmanlık kapsamında olan suçlar da uzlaşma kapsamına alındı. Böylece uzlaşma kapsamında olan suçlar genişletilmiş oldu. Buna göre, tehdit, hırsızlık ve dolandırıcılık suçları da uzlaşma kapsamına alındı. Bu düzenlemenin de en önemli amacının artan terör olayları ve darbe girişimi sonrası yaşanan OHAL süreci sebebiyle adli makamlarda olan birikmenin bir nebze olsun azaltılması olduğu söylenebilir. Bu düzenlemeye ek olarak, bu suçlara karışan çocukların lehine düzenleme getirilerek cezası 3 yıl hapis ya da adli para cezasını geçmeyen suçlar için resmi makamların uzlaşma girişiminde bulunması öngörülüyor.

Kumar Suçu Cezası Arttı

Türk Ceza Kanunu'nun 228. maddesinde düzenlenen kumar oynamak için imkan sağlama suçunun cezasının alt sınırı 1 aydan 1 yıla, üst sınırı ise 1 yıldan 3 yıla yükseltildi. Bu duruma ek olarak, kumar oynamak için imkan sağlama suçuna ilişkin olarak öngörülen adli para cezası 5 günden 200 güne çıkartıldı.


Fuhuş Reklamı Cezası

Fuhuş reklamı amacı taşıyan görüntülü, yazılı, sesli içerik barındıran ürünleri vermek de artık Türk Ceza Kanunu'nun 228. maddesi kapsamında suç olarak değerlendirilecek.