14 Aralık 2015 Pazartesi

Şantaj Suçu Cezası

Şantaj suçu, kanunumuzda bir kimsenin şeref veya saygınlığına zarar verecek hususların açıklanacağı şeklinde tehdit edilmesi menfaat temini veya hukuken yükümlü olunan birşeyin yapıp yapmayacağından bahisle menfaat temini olarak tanımlanmıştır. Şantaj suçunu daha iyi anlayabilmek için oldukça klişe ancak faydalı bir örnek olarak suçlu bir kimseden menfaat sağlayabilmek için onu ihbar edeceğinden bahisle tehdit etmesi de şantaj suçu kapsamına girmektedir. Bu örnekte ihbar etmek her ne kadar olumlu bir fiil olması sebebiyle suç teşkil etmiyormuş gibi görünse de söz konusu fiilin şantaj tanımına uyması ve buradan hareketle tehdit yoluyla haksız menfaat sağlanması, bu fiile şantaj niteliği kazandırmaktadır ki bu da fiilin suç teşkil ettiğini açıkça ortaya koymaktadır. Şantaj, genel tanımı itibariyle aslında tehdidin bir çeşidi olarak karşımıza çıkmaktadır. Zaten kanun koyucu, belli şartlar altında gerçekleşen tehdidi şantaj başlığı altında düzenlemektedir. Şantaj, dilimize Fransızca'dan geçmiş bir hukuki terim olup, bu sebeple bazı çevreler tarafından ayrı bir suç değil de tehdidin cezai yaptırımını ağırlaştırıcı bir unsur olduğu fikri savunulmaktadır. Ancak gerek Ceza Kanunumuz gerek Fransız Ceza Kanunu (Code Pénale) dikkatle incelendiğinde bu fikre katılmanın mümkün olmadığı, şantajın tehdit suçuyla bir bağlantısı olmakla beraber ayrı bir suç olarak nitelendirildiği açık ve seçik bir şekilde ortadadır. 


Şantaj Suçu Unsurları


           Şantaj suçu, temel olarak kişinin iç hürriyetini yani irade özgürlüğünü kısıtlaması sebebiyle suç kapsamında yer almaktadır. Buna karşın, şantaj suçu, kişinin iç hürriyetini yani irade özgürlüğünü kısıtlamaktan yola çıkarak kişinin diğer hak ve hürriyetlerini de kısıtlayabilir. Örneğin şantaj yapılan kişiden para istenmesi kişinin malvarlığı hakkına yönelik açık bir saldırı niteliği taşımaktadır. Buradan hareketle, şantaj suçu, çok hukuk konulu bir suçtur denilebilir. Şantaj suçu sıklıkla haksız menfaat elde edebilmek için işlenmektedir. Buna ek olarak, bir şeyin yapılmasını ya da yapılmamasını sağlamak amacıyla da işlenebilmektedir. Ancak burada dikkat edilmesi gereken husus, kanun koyucunun şantaj suçunu nasıl tanımladığı ve şantaj suçunu hangi suçlarla aynı kategoriye koyduğudur. Gerek içtihatları gerekse kanunumuzda yer alan şantaj tanımı incelendiğinde, kanun koyucunun, şantaj suçunu mala karşı suçlar çerçevesinde değil de hürriyete karşı suçlar kapsamında ele aldığı net bir biçimde görülmektedir. Buradan hareketle kanun koyucu şantaj suçunun cezai yaptırımını tanımlarken iç hürriyeti yani irade özgürlüğünü korumaktadır. Evet, şantaj suçu, failin haksız kazanç elde edebilmek için mağdurun malvarlığına yönelik bir saldırı da olabilir, ama şantaj suçunun tanımı itibariyle, haksız fiilin asıl çıkış noktası mağdurun iradesine adeta ipotek konulmasıdır. Buradan hareketle, şantaj suçu özelinde kanun koyucunun, özgürlüğe yönelik saldırıyı egemen unsur olarak kabul ettiği kanısına varılabilir. 

           Şantaj fiilinin cezai yaptırım doğurması için irade değiştirebilecek tehdidin mağdura ulaşmış olması yeterlidir. Burada dikkat edilmesi gereken husus, fiilin suç teşkil etmesi için mağdurun iradesini değiştirmesinin şart olmamasıdır. Çünkü fail her ne kadar mağdurun iradesini değiştirememiş olsa da onun iç hürriyetine yani irade özgürlüğüne kast etmiştir. Bu nedenle, şantaj suçu bir tehlike suçudur. Şantaj suçu sözlü olabileceği gibi yazılı ya da görsel medya araçları vasıtasıyla da işlenebilir. Buna ek olarak, şantaj suçu, doğrudan işlenebileceği gibi üçüncü kişiler vasıtasıyla da işlenebilir. Bununla beraber, şantaj suçundan bahsedebilmek için isnat edilecek bilginin doğru olması da şart değildir. Yani bir kişi, başka bir kişiden haksız menfaat elde edebilmek için o kişiye iftira atacağından bahisle o kişiyi tehdit etmesi de şantaj suçu kapmasındadır. Temel olarak, cezai yaptırım açısından sözlü, yazılı ya da görsel bir şantajın farkı olmasa da sözlü şantajın kanıtlanabilmesi oldukça zordur. Ayrıca, şantaj suçunun işlendiği birçok durumda, özellikle günümüzde, şantajın medya araçları vasıtasıyla ispat edilebilmesinin kolaylaşmasının da etkisiyle şantaj suçları, herkesin anlayabileceği açık bir tehditten ziyade mağdur için özel anlamlar içeren, sadece mağdurun anlayabileceği bir şekle sahip tehditler suretiyle işlenmektedir. Yani failler, cezai yaptırımdan kaçınabilmek için şantaj anlamı çıkmayacak, üstü kapalı tehditlere başvurmaktadırlar.  Şantaj suçunun oluşabilmesi için hakimin failin neyi kastettiğini şüpheye mahal bırakmayacak şekilde ortaya koyabilmesi gerekmektedir.  Bu da her ne kadar ispatı zorlaştıran bir etken gibi görünse de uygulamalara bakıldığında, genellikle sözlü şantajın söz konusu olmadığı durumlarda ispat noktasında herhangi bir sıkıntı yaşanmadığı göze çarpmaktadır. 

Şantaj Suçu ve Cezası

(1) Hakkı olan veya yükümlü olduğu bir şeyi yapacağından veya yapmayacağından bahisle, bir kimseyi kanuna aykırı veya yükümlü olmadığı bir şeyi yapmaya veya yapmamaya ya da haksız çıkar sağlamaya zorlayan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.

(2) (Ek: 29/6/2005 – 5377/14 md.) Kendisine veya başkasına yarar sağlamak maksadıyla bir kişinin şeref veya saygınlığına zarar verecek nitelikteki hususların açıklanacağı veya isnat edileceği tehdidinde bulunulması halinde de birinci fıkraya göre cezaya hükmolunur.

İnternet Üzerinden Şantaj

            Günümüzde herkesin cebinde yer bulan internet ve buna bağlı olarak hayatımızın her alanına giren medya cihazları bir yandan hayatımızı kolaylaştırırken diğer yandan bizi önceden akıllara dahi gelmeyecek tehditlerle yüz yüze bırakmaktadır. Şüphesiz ki gelişen teknoloji, bilinçli kullanıldığı ve suç eğilimi olan kişilere açık kapı bırakılmadığı takdirde son derece yararlı bir unsurdur. Şüphesiz ki, gelişen teknoloji, belli noktalarda şantaj ve diğer suçlar karşısında elimizi güçlendirmektedir. Örneğin şantaj ve tehdit durumunda suçu ispatlamak ses kaydı, ekran çekimi (screenshot) gibi teknolojinin bize sağladığı imkanlarla daha kolay bir hal almıştır. Ancak burada dikkat edilmesi gereken husus, teknolojinin kötü niyetli insanların da elini güçlendirdiği gerçeğidir. Bu bakımdan kötü niyetli fırsatçıların teknoloji vasıtasıyla tehdit ve şantaj suçlarını nasıl işlediklerini ve bu suçlara karşı alınabilecek önlemleri incelemek faydalı olacaktır. 
 Geçmişte MSN Messenger vasıtasıyla günümüzde daha çok yollanan bir mailden ya da başka bir iletiye gizlenmiş olan dosyayı mağdura bir medya içeriği ya da bir promosyon olarak yollayan fail, bu dosyanın arka planda mağdurun rızası ve bilgisi olmaksızın çalışması sonucunda mağdurun bilgisayarındaki birçok veriye ulaşabilmekte hatta bilgisayarın kamera ve mikrofon donanımlarını çalıştırabilmektedir. Bu noktadan sonra fail, mağdurun bilgisi dışında mağdurun ses ve görüntü kaydını alarak mağduru bu verileri başka kişilerle paylaşacağından bahisle tehdit ederek haksız menfaat elde etmektedir. Bu tür durumlarda genelde mağdur yaşadığı korkunun da etkisiyle ne yapacağını bilemediğinden, görüntülerin internette yayılmasını önlemek için failin isteklerini yerine getirmektedir. Suçun yargı makamlarına bildirilmesinden önce yapılması gerekenlerin başında mümkünse internet ortamında yabancı kişilerle konuşmamak, bilinmeyen kaynaklardan gelen mail ve iletilerin açılmaması gelir. Eğer bu mümkün değilse yabancı kişiden gelen dosyaları her ne sebeple olursa olsun kabul etmemek, dosya yollanmış olsa bile dosyayı açmamak gerekir. Buna ek olarak, eğer mümkünse yabancı kişiyle görüntülü görüşme yapmamak, bu mümkün değilse yabancı kişiyle resmi bir dil kullanmak suretiyle samimi olmaktan uzak bir biçimde görüşmeyi tamamlamak gerekir. Bununla beraber, internet üzerinden şantaj suçu günümüzün popüler mesajlaşma uygulamalarından Whatsapp, Facebook Messenger, Viber, Tango, Wechat, Line, Skype vasıtasıyla da işlenebilmektedir. Bu tür uygulamalardan en az biri hemen hemen herkeste olduğu için son yıllarda internet üzerinden şantaj suçuna en sık bu platformlarda rastlanmaktadır. İnternet üzerinden yazışma şeklinde olan görüşmelerde de özel bilgiler verilmemesi ve samimi bir dil kullanmaktan uzak durulması gerekmektedir. Bununla beraber, sosyal medya kullanımında yabancı insanların takip edilmemesi her hesabın sahte hesap olabileceğinin göz önünde bulundurulması faydalı olacaktır.

Şantaj Durumunda Ne Yapmali


            Şantajla yüz yüze kaldıktan sonra ilk akla gelen şey belki de şantaj durumunda ne yapmali sorusudur. Çünkü birçok mağdur şantaj konusu olan bilgilerin ya da görüntülerin internet ortamında yayılacağı korkusuyla ne yapacağını bilemeden failin dediklerini yerine getirmektedir. Bu bakımdan şantaj durumunda yapılması gerekenlerin bilinmesi hayati öneme haizdir. Şantaj durumunda yapılması gereken en önemli şey mümkün olduğu kadar fazla kanıt toplayabilmektir: failin şantaj içeren konuşmalarının ekran görüntüleri (screenshot), şantaj içeren görüntü, ses kaydı ya da başka çeşit medya içerikleri, faile ait profil, hesap ve adres bilgileri... Bu kanıtları topladıktan sonra görüntülerin internet ortamından kaldırılması için vakit kaybetmeden bir bilişim avukatıyla iletişime geçilmesi gerekmektedir. 

Mert Güdücüoğlu

8 Aralık 2015 Salı

Tehdit Suçu Cezası

''Tehdit nedir?'' sorusuna birçok farklı cevap verilebilmektedir ancak genel kabuller çerçevesinde, bir kişinin, başka bir kişinin veya o başka kişinin yakınının hayatına, vücut dokunulmazlığına, cinsel dokunulmazlığına veya malvarlığına yönelik bir saldırı gerçekleştirileceğinden bahisle kişinin korkutulması şeklinde tanımlayabileceğimiz tehdit suçu, kişinin toplum içerisinde huzur ve güven içinde yaşama hakkını engeller ve bu sebeple suç teşkil etmektedir. Tehdit suçu sözle, hareketle, yazılı mesajla, yapılan bir paylaşımla, video ya da resimden oluşan içerikle, mektupla yapılabilir. Burada önemli olan husus kişinin tehdit edildiğine ya da edileceğine dair varsayımları ya da düşüncelerinden ziyade doğrudan doğruya sözle ya da hareketle açık ve tartışmaya mahal bırakmayacak bir şekilde korkutulmuş olmasıdır. Yani korkutma gerçekleşmemişken yapılan öngörüler tehdit kapsamına girmemektedir. Cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırıdan bahisle tehdit edilmesi 2 yıldan 5 yıla kadar hapisle cezalandırılır. Kişinin malvarlığına yönelik tehdit durumlarında ise cezai işlem şikayete tabidir. Bu çeşit tehditler cinsel dokunulmazlığa yönelik tehditlere göre daha düşük cezai yaptırımlara tabidir. Tehdidin niteliği de cezai yaptırımını doğrudan etkilemektedir. Mesela tehdidin birden çok kişi tarafından beraber yapılması veya silahla yapılması suçları 2 yıldan 5 yıla kadar hapisle cezalandırılır.  Buradan hareketle tehdit suçunun niteliklerine göre ayrılarak incelenmesi faydalı olacaktır:


Tehdit Etmenin Cezası
1) Basit Tehdit:
   
     Genelde kişinin malvarlığına yönelik hukuka aykırı bir saldırı yapılacağının bildirilmesi suretiyle yapılan tehditlerdir. Bu tehditler kişinin canına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik olmayan tehditler şeklinde de tanımlanabilir. Basit tehdit suçundaki cezai yaptırım nitelikli tehdit suçuna göre daha hafiftir. Basit tehdit suçu, 6 aya kadar hapis cezası veya adli para cezası ile cezalandırılır. Basit tehdit suçunda dikkat edilmesi gereken husus suçun takibinin şikayete tabi olmasıdır. 


2) Nitelikli Tehdit:

    Kişinin malvarlığından ziyade, kişinin canı, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik hukuka aykırı saldırı yapılacağının bildirilmesi suretiyle kişinin korkutulmasıdır. Burada dikkat edilmesi gereken husus nitelikli tehdidin basit tehdidin aksine şikayete bağlı olmayıp, kendiliğinden takip edilmesidir. Nitelikli tehdit suçu 6 aydan 2 yıla kadar hapisle cezalandırılır. 




Tehdit Suçunun Ağırlaştırıcı Sebepleri:

   
     Tehdidin nitelikli ya da basit olmasının yanında tehdit suçunun cezai yaptırımını ağırlaştıran bir takım sebepler mevcuttur. Bunlar kısaca failin kendini tanınmayacak hale getirerek tehdit etmesi, tehdit ederken suç örgütlerinden doğrudan ya da dolaylı olarak yararlanması, tehdit suçunu birden fazla kişiyle işlemesi, tehdidi silah kullarak yapması şeklinde özetlenebilir. Tehdit suçunun bu ağırlaştırıcı sebeplerden en az biriyle işlenmesi durumunda fail, 2 yıldan 5 yıla kadar hapisle cezalandırılır. 



Ne Kadar Sürede Şikayet Edebilirim?


    Öncelikle, nitelikli tehdit suçu şikayete tabi olmadığı için şikayet süresi söz konusu değildir. Zaten nitelikli tehdit suçu şikayet olmaksızın doğrudan soruşturulur. Şikayet süresi malvarlığına yönelik olan tehditlerde yani basit tehditlerde söz konusudur. Mağdur, tehdidi ve tehdit edeni öğrenmesinden itibaren 6 ay içinde şikayet etmelidir. Aksi takdirde şikayet hakkı ortadan kalkar. Ancak tehdit suçunun basit veya nitelikli hallerinde tehdidin yaşam hakkına yönelik olması durumunda cezai yaptırım şikayete bağlı değildir. Bu tür tehdit suçları 8 yıllık dava zaman aşımı süresi içerisinde soruşturulabilir. 



Tehdit TCK


    Tehdit suçu Türk Ceza Kanunu'nun 106. maddesinde açık bir şekilde tanımlanmıştır:

(1) Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle tehdit eden kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından veya sair bir kötülük edeceğinden bahisle tehditte ise, mağdurun şikayeti üzerine, altı aya kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.

(2) Tehdidin;

a) Silahla,

b) Kişinin kendisini tanınmayacak bir hale koyması suretiyle, imzasız mektupla veya özel işaretlerle,

c) Birden fazla kişi tarafından birlikte,

d) Var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak,

İşlenmesi halinde, fail hakkında iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

(3) Tehdit amacıyla kasten öldürme, kasten yaralama veya malvarlığına zarar verme suçunun işlenmesi halinde, ayrıca bu suçlardan dolayı ceza verilir.

   
    

İnternetten Tehditin Cezası


     Günümüzde tehdit suçu sadece yüzyüze değil, Whatsapp, Viber, Tango, Wechat, Line, Skype gibi anlık mesajlaşma programları vasıtasıyla resim ya da ileti göndermek suretiyle olabileceği gibi Facebook, Twitter, Instagram gibi sosyal medya platformlarından yapılan paylaşımlar ya da iletiler vasıtasıyla da olabilir. Ancak tehdidin internet ortamında olmasıyla gerçek hayatta olması arasında bir fark yoktur. Her durumda tehdidin niteliği ve ağırlaştırıcı sebep içerip içermediği önemlidir. İnternet ortamında işlenen tehdit suçlarının gerçek hayatta işlenen tehdit suçlarından cezai yaptırım açısından farkı yoktur. Ancak suçun ispatı noktasında büyük bir fark vardır. Soruşturma esnasında işin ciddiye bindiğini farkeden fail tehdit içeren iletisini ya da paylaşımını silmek suretiyle suçun ispatını engelleyebilir. Bu açıdan bakıldığında soruşurma sırasında bir bilişim avukatıyla çalışılması hayati öneme haizdir. Bilişim avukatına ek olarak, ispatı mümkün kılabilmek için tehdit içeren unsurun ekran görüntüsünün (screenshot) alınması gerekmektedir.  


7 Aralık 2015 Pazartesi

Sosyal Medyada Küfür Cezası

Günümüzde hayatımızın her alanı sanal dünyayla entegre olduğu için tabiri caizse sanal bir hayat yaşamaktayız. İş hayatımızdan, alışveriş yaptığımız markete kadar her türlü işlem internet ortamında gerçekleşmektedir. Hatta sosyalleşme gibi insanın en tabi ihtiyaçlarından sayılabilecek bir unsur dahi internet üzerinden gerçekleşmektedir. Bu noktada, cezai yaptırımın daha zor ve dolaylı olması insanların daha rahat davranmasına yani daha kolay suç işlemesine sebep olmaktadır. Bu nedenle insanların sanki internet ortamında işlenen suçlar suç değilmişçesine suç işlediklerine tanık olmaktayız. İnsanların bu davranışının sebebi de internet ortamında işlenen suçların genelde cezasız kalmasıdır. Çünkü cezai işlem uygulanmak için harekete geçilse dahi birçok insan küfür, hakaret vb haksız fiilleri işlerken sahte e-mail adresleri sahte hesaplar kullanmaktadırlar. Buna ek olarak özellikle ülkemizde oldukça yaygın olan VPN kullanımı da bu suçları işleyen kişilerin tespit edilmesini zorlaştırmaktadır. Bu çeşit suçların engellenememesinin bir diğer ayağı da Facebook, Twitter, Youtube gibi servis sağlayıcılarla yaşanan iletişim kopukluğudur. Bu tür servis sağlayıcıları kullanılarak işlenen suçlarda mağdur olan kişi önce savcılığa başvuru yaparak savcılığın içeriği kaldırmasını talep ediyor. Sonrasında ise savcılık ilgili servis sağlayıcıdan içeriğin kaldırılmasını talep ediyor. Ama bu iletişimin sağlanması ve taleplerin uygulanması için gereken süre içerisinde suç teşkil eden içerik internet ortamında hızla yayılıyor ve artık kaldırılsa dahi birçok farklı mecrada bulunduğundan ve birçok kişi tarafından elde edildiğinden kişinin mağduriyeti artarak devam ediyor. 

Sosyal medyadan küfür günümüzde toplumsal bir sorun haline gelmiştir. Bu sorunun daha iyi anlaşılabilmesi için hakaret suçunun ne olduğunu nasıl tanımlandığını bilmek gerekir. Türk Ceza Kanunu hakaret suçunu açık ve seçik şekilde tanımlamıştır:



Sosyal Medyada Küfür Cezası

(1) (Değişik: 29/6/2005 – 5377/15 md.) Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır. Mağdurun gıyabında hakaretin cezalandırılabilmesi için fiilin en az üç kişiyle ihtilat ederek işlenmesi gerekir.

(2) Fiilin, mağduru muhatap alan sesli, yazılı veya görüntülü bir iletiyle işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkrada belirtilen cezaya hükmolunur.

(3) Hakaret suçunun;

a) Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı,

b) Dini, siyasi, sosyal, felsefi inanç, düşünce ve kanaatlerini açıklamasından, değiştirmesinden, yaymaya çalışmasından, mensup olduğu dinin emir ve yasaklarına uygun davranmasından dolayı,

c) Kişinin mensup bulunduğu dine göre kutsal sayılan değerlerden bahisle,

İşlenmesi halinde, cezanın alt sınırı bir yıldan az olamaz.

(4) (Değişik: 29/6/2005 – 5377/15 md.) Hakaretin alenen işlenmesi halinde ceza altıda biri oranında artırılır. 

(5) (Değişik: 29/6/2005 – 5377/15 md.) Kurul hâlinde çalışan kamu görevlilerine görevlerinden dolayı hakaret edilmesi hâlinde suç, kurulu oluşturan üyelere karşı işlenmiş sayılır. Ancak, bu durumda zincirleme suça ilişkin madde hükümleri uygulanır.



Sosyal Medyada Hakaret

           Görüldüğü üzere, kanunumuz, suçun alenen işlenmesini dikkate alarak ağırlaştırıcı bir sebep olarak değerlendirmektedir. Bu durum da sosyal medya ya da anlık mesajlaşma uygulamalarında iletilen mesajlardan ziyade üç veya daha fazla kişinin görebileceği paylaşımlar ya da toplu mesajların daha ağır cezalara sebebiyet verebileceğini açıkça ortaya koymaktadır. Ancak burada üzerinde durulması gereken husus, cezai işlemin yapılabilmesi için mağdurun şikayetçi olmasıdır. Eğer mağdur ölmüşse, mağdurun ikinci dereceye kadar üstsoyu ya da altsoyu, eşi ve kardeşi şikayette bulunabilir. Ancak bu tür suçlardaki kısır nokta genelde şikayet aşamasında işin ciddiye bindiğini anlayan fail suç teşkil eden paylaşımı silerek suçun ispatını engellemesidir. Buradan hareketle, mağdurun şikayet etmeden önce suç teşkil eden paylaşımı ispat edebilmek için paylaşımı görüntülemek suretiyle kaydetmelidir. Ancak cezai işlemin uygulanmasında en önemli engellerden birisi de failin tespitinin zor olmasıdır. Fail, mağdurun tanıdığı birisiyse ve bu ispatlanabilirse o zaman cezai yaptırım uygulanması daha kolaydır. Ancak özellikle Twitter'ın yaygınlaşması sonucunda insanların tanımadıkları insanlara hakaret etmesi oldukça yaygın görülen bir durumdur. Bu çeşit durumlarda da failin bulunması için yargı makamları servis sağlayıcı ile temasa geçerek failin IP adresini isteseler de özellikle yabancı menşeilli servis sağlayıcılar kullanıcılarının IP adreslerini paylaşmak noktasında istekli davranmamaktadırlar. Zaten servis sağlayıcılar IP adreslerini paylaşsalar bile VPN kullanımı çok yaygın olduğundan failin bulunması tam bir muammadır.  

Korsan Yazılım Kullanmanın Cezası

Günümüzde hayatımızın her alanına giren internetle beraber her türlü bilgiye her çeşit içeriğe kolayca ulaşabilmekteyiz. Günlük yaşamda hukuka aykırı olan işlemle hukukun tanıdığı işlem hukuki yaptırımlar vasıtasıyla çok keskin bir çizgiyle birbirinden ayrılmıştır. Ancak internetin hayatımızın her alanına girmesiyle beraber günlük yaşamdaki işlemleri internette yapmaya başlamış bulunmaktayız. Buna ek olarak internet gün geçtikçe hayatımızdaki gündelik işlerin üzerindeki kapsamını git gide arttırmaktadır. İnternetin uçsuz bucaksız bir mecra olması ve buna bağlı olarak ta denetiminin zor hatta imkansız olması günlük hayattaki hukuka uygun olup olmama ayrımının internet ortamına yansımaması sonucunu doğurmuştur. Yani internet ortamında neyin yasal olduğu neyin yasak olduğu kesin bir şekilde belli değildir. İnternette en çok karşılaşılan yasadışı işlem korsan yazılım kullanımı paylaşımı ve buna bağlı olarak ortaya çıkan telif hakkı ihlalleridir. Her ne kadar uçsuz bucaksız bir mecra olması sebebiyle denetimi zor olsa da internet ortamında telif hakkı ihlallerini de kapsayan suçlar  'normal yaşamımızda' olduğu gibi Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu tarafından tanımlanmıştır. Bu kanuna göre fiziki hayatta olduğu gibi internet ortamında da bir fikri eserin (bir video olsun dijital bir müzik olsun oyun olsun film olsun bir yazılım olsun) internet ortmamında hukuka ayrkırı olarak paylaşılması, çoğaltılması hem cezai yaptırıma tabidir hem de hak sahibi bu hukuka aykırı eylemlere tazminat davası açabilir. Ancak burada dikkat edilmesi gereken husus kanun koyucunun mevcut kanunlarımız çerçevesinde bu hukuka aykırı fiilleri 2 açıdan incelemesi ve buna göre değerlendirmiş olmasıdır. Buradan hareketle korsan yazılım kullanımına bağlı telif hakkı ihlallerini 2 başlık halinde incelemek faydalı olacaktır.


Şahsi Kullanım: Korsan Yazılım Kullanmanın Cezası

Mevcut kanunlarımız bir içeriğin hukuka aykırı olarak kullanımı durumunda kullanımın niteliğine bakarak değerlendirme yapar. Yani başkasına ait bir içerik hukuka aykırı olarak kullanılırken bireysel tüketim amacıyla kullanım söz konusuysa farklı, paylaşım veya ticari amaçla kullanılmışsa farklı bir sonuç doğurur. Örneğin bir internet kullanıcısı Torrent'ten ya da başka bir siteden bir film, oyun vb bir içerik indirir de bunu paylaşmaz, satmaz sadece kişisel olarak kullanırsa mevcut kanunlarımıza göre suç işlememiş sayılır. Dolayısıyla söz konusu durumda kullanıcı hukuki bir yaptırımla karşı karşıya kalmaz. Ancak gerek yurtdışındaki bazı davaları örnek gösterilmesi suretiyle gerek meslek birliklerinin baskısının belli bir sonuç vermesiyle beraber uzun bir süredir bu konuda bir kanun değişikliğinin yapılmak istendiği ve uzun süredir mecliste beklediği bilinen bir gerçektir. Günümüzde yürürlükte olan mevcut kanunu bir kenara bırakıp yeni kanunu incelediğimizde yeni kanun bireysel kullanımı da cezai yaptırıma bağlayarak başkasına ait bir fikri eseri hukuka aykırı bir biçimde indiren kişinin de tespit edilerek o kişiye de cezai yaptırım uygulanmasını öngörmektedir. Tabi ki henüz yürürlüğe girmemiş olan yeni kanun hiçbir uyarı vermeksizin bir cezai yaptırım öngörmemektedir. Şöyle ki ilk olarak erişim sağlayıcıya bir uyarı göndermek suretiyle kullanıcı yasadışı bir işlem yaptığı hususunda uyarılacak. Sonrasında kullanıcının illegal içerik indirmeye devam etmesi halinde birkaç uyarı daha verilecek ve sonrasında kullanıcının yine illegal içerik indirmeye devam etmesi halinde kullanıcı para cezasıyla karşı karşıya kalacak. Henüz yürürlüğe girmemiş olan bu kanunun yürürlüğe girmesi için meslek birlikleri bastırıyor olsa da sivil toplum örgütleri bu kanunun yürürlüğe girmesine bir kişinin ne indirdiğinin nasıl tespit edileceği sorusunu sormak suretiyle karşı çıkmaktadırlar. İnternet ortamında kimlik tespiti de her durumda kesin olarak yapılamamaktadır. Kanuna karşı çıkan bir takım çevrelerin argümanı ise kişisel verilerin gizliliğinin ihlali olacağını dolayısıyla kişilik hakları ihlaline yol açabilecek bir denetime sebep olabileceği ve buna bağlı olarak hukukun denetim yapmak için hukukun temel ilkelerinden olan kişilik haklarına zarar verebileceği tehlikesi üzerinde durmaktadırlar. Mecliste uzun süredir bekleyen ve meslek birliklerinin yürürlüğe girmesi için baskı yaptığı yeni kanuna en çok sivil toplum örgütleri karşı çıkmaktadır. Henüz çıkmamış yasayı bir kenara bırakıp mevcut kanuna geri dönecek olursak başkasına ait fikri bir eseri hukuka aykırı olarak indirip kişisel olarak kullanmak cezai yaptırıma tabi değildir. Burada dikkat edilmesi gereken husus hukuka aykırı olarak indirilen içeriğin kişisel kullanım için indirilmiş olmasıdır. Buradan hareketle söz konusu içeriğin herhangi bir paylaşıma açılması, çoğaltılması veya ticari amaçla kullanılması cezai yaptırıma tabidir.

Ticari Amaçla Kullanım: Korsan Yazılım Kullanma Cezası
Burada paylaşıma açma kavramı ile kastedilen sadece paylaşım sitelerinde veya başka sitelerinde paylaşmak değil her türlü paylaşımdır. Yani söz konusu içeriği herhangi bir internet sitesinde paylaşmanın yanında mail vb vasıtalarla paylaşıma açmak ta cezai yaptırıma tabidir. Çoğaltılıp satılması ise günümüzde korsan CD satan dükkanlar olarak karşımızda çıkmaktadır ki bu durumda kanun açık ve nettir. Bu durumda başkasına ait bir fikri eser ticari amaçla kullanıldığı için cezai yaptırıma tabidir. Ticari amaçla kullanma durumu da günümüzde korsan CD satan dükkanların yanısıra kurumsal olarak cihazlarında yeralan yazılımları lisanssız olarak kullanan işyerleri olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu lisanssız kullanım durumunda ise kanun çok daha ağır cezai yaptırımlar öngörmektedir. Bu durumda hak sahibinin lisans bedelinin 3 katını isteme hakkının yanı sıra zararının karşılanmasını talep etme hakkı da bulunmaktadır. Tüm bunlara ek olarak ta lisanssız yazılım kullanan iş yeri sahibi hapis cezası ile de karşı karşıya kalabilmektedir. 

Korsan Yazılımın Zararları

Öncelikle korsan yazılım kullanmak biraysel kullanım durumunda cezai yaptırıma tabi değildir. Ancak başkasına ait bir fikri eseri çoğaltmak, herhangi bir şekilde paylaşıma açmak veya ticari amaçlarla kullanmak yaptırıma tabidir. Hak sahipleri haklarının ihlali durumunda bireysel kullanıcılar yerine daha çok kurumsal kullanıcıların peşine düşmekte ve kurumsal olarak lisanssız yazılım kullanan şirketlerin peşine düşmektedirler. Bunun da yegane sebebi hak sahiplerinin kurumsal kullanıcılardan daha fazla tazminat talep edebilmesidir. Korsan yazılım kullanmanın hukuki yönünü bir kenara bırakıp kullanıcı deneyimi kısmına değinecek olursak burada da karşımıza kullanıcı aleyhine durumlar çıkmaktadır. Şöyle ki korsan yazılım kullanan kullanıcı cihazını korsan içeriğin içine gizlenmiş olan trojan vb kötü amaçlı yazılımların saldırısı tehdidine açık hale getirmiş olurlar. Bu durumda korsan yazılım kullanan kullanıcının bütün kişisel bilgilerinin çalınabilmesi, bütün mahremiyetinin başka kişilere açılabilmesi hatta banka hesaplarının tehlikeye girebileceği söylenebilir ki bu ihtimaller bile korsan yazılım kullanmanın ne kadar tehlikeli olduğunu açık ve net bir biçimde ortaya koymaktadır. Bütün bu maddi zararları bir kenara bırakıp kendimizi sorgulayacak olursak kim emek vererek oluşturduğu bir eserin başkası tarafından çalınarak kullanılmasını ister ki?

Mesafeli Sözleşmeler ve Online Alışveriş Cayma Hakkı

Öncelikle günümüzde her türlü işlemi internetten yaptığımız düşünüldüğünde sözleşmelerin ve buna bağlı olarak sözleşmeleri düzenleyen hukuk kurallarının günümüz koşullarına göre yeniden yapılandırılması kaçınılmaz hale gelmiştir. Her türlü alışverişin internet üzerinden yapıldığı günümüzde online alışveriş oldukça sık kullanılan bir ticari ilişki biçimi haline gelmiştir. Bu noktada da mesafeli sözleşme kavramı ortaya çıkmıştır. Bu kavramı kısaca tanımlamak gerekirse tarafların fiziksel olarak bir araya gelmeksizin girilen her türlü hukuki ilişki şeklinde tanımlanabilir. Online alışverişler sözkonusu olduğu zaman mesafeli satış kavramını kullanmak daha yerinde olacaktır. Mesafeli satışın en cezbedici tarafı hizmeti ya da malı satın alacak kişinin  sözkonusu hizmeti ya da malı temin edebilmek için satış yapılan yere gitmeksizin alışverişi gerçeklestirebilmesidir. Online alışverişlerin diğer bir deyişle mesafeli satışların bir diğer cezbedici yanı ise tüketiciyi koruma kanunu kapsamında tüketicinin 14 gün içerisinde herhangi bir gerekçe bildirmeksizin sözkonusu malı ya da hizmeti iade etmek suretiyle parasını geri alabilme hakkıdır. Ancak burada dikkat edilmesi gereken husus bu iade hakkının her türlü mal ve hizmet için geçerli olmadığı gerçeğidir. Dolayısıyla cayma hakkının geçerli olmadığı durumları incelemek faydalı olacaktır. 


Online Alışverişte Hangi Durumlarda Cayma Hakkım Yok?

   
              
          Günümüzde oldukça sık kullanılan online alışverişlerde en sık karşılaşılan yanılgıların başında tüketicinin her koşulda cayma hakkı olduğu kanısıdır. Bilindiği gibi tüketici birçok üründe herhangi bir gerekçe bildirmeksizin satın aldığı malı ya da hizmeti 14 gün içinde iade ederek parasını geri alabilmektedir. Ancak bu her ürün için geçerli değildir. Öncelikle kişiye özel olarak tabir edilen mallar ve hizmetler için tüketicinin iade hakkı bulunmamaktadır. Günümüzde dijital içerik alımının arttığı düşünüldüğünde kişiye özel olarak nitelendirebileceğimiz ürünlerin başında müzik, oyun, işletim sistemi gibi dijital içeriklerin geldiği söylenebilir. Bu tür içeriklerin uzaktan sözleşme vasıtasıyla satın alındığı durumlarda tüketicinin cayma hakkı sadece sözkonusu yazılımın ayıplı olması durumunda geçerlidir. Dolayısıyla tüketici satın aldığı içeriği iade edebilmek için bir gerekçe bildirmek durumundadır. Genel uygulamalara bakıldığı zaman içerik iadesinin yalnızca dijital içeriğin hatalı olduğu durumlarda yapılabildiği söylenebilir. Bu durumun da temel sebebi dijital bir içerik satın alındığı zaman fiziksel bir eşyanın aksine zaten kullanıma hazır olması ve kopyalanmaya açık bir yapıda olmasıdır. Bu durum göz önüne alındığında bu yasal uygulamanın iade hakkının tüketici tarafından kötüye kullanılması suretiyle mal ya da hizmet satışı yapan tarafın zarara uğramasının önüne geçilmesi hedeflenmiştir. Buna ek olarak dijital içeriğin düzgün çalışmadığı durumlarda tüketicinin sözleşmeyi feshetme ya da indirim isteme hakkı bulunmaktadır. Dijital içeriklere ek olarak şans oyunları, konut kiralama, toplu taşıma, paket turlar, malların onarımı, yiyecek içecek gibi günlük tüketim ürünleri, halka açık telefonun kullanımı, taşınmaz mallar üzerindeki hak kullanımı, devre mülk üzerindeki hakların kullanımı gibi konulara ilişkin sözleşmelerde tüketicinin cayma hakkından bahsedilemez.



Online Alışverişte Ne Kadar Sürede İade Edebilirim?


         
          Tüketiciyi koruma kanunu kapsamında tüketicinin 14 gün içinde herhangi bir gerekçe bildirmeden iade hakkı bulunmaktadır. Ancak bazı durumlarda satış yapan firmaların bu durumu kötüye kullandıkları görülmektedir. Firmaların en çok kötüye kullandığı kısım 14 gün içinde iade zorunluluğu hükmü olarak karşımıza çıkmaktadır. Bazı firmalar 14 günlük yasal süre içerisine kargo süresinin de dahil olduğunu dolayısıyla kargo süresiyle beraber 14 günü geçen iadelerin geçersiz olduğunu iddia etmektedirler. Ancak kanun koyucunun hükmü oldukça nettir. İade için geçerli olan 14 günlük yasal süre mal ya da hizmet tüketiciye ulaştığı an itibariyle başlar. Ancak burada dikkat edilmesi gereken husus iade talep eden tüketicinin 14 gün içinde satın aldığı malı geri yollama zorunluluğu olmadığıdır. İade  talep eden tüketicinin 14 gün içinde firmaya ulaşarak bildirim yapmış olması yeterlidir. 

7 Eylül 2015 Pazartesi

Dijital Deliller ve Bilişim Suçları

Konvensiyonel suçların aksine bilişim suclarında suçun işlendiği yer belli değildir. Örneğin Almanya'da yaşayan bir insan Amerika'daki bankaları internet üzerinden dolandırabilir. Üstelik bunu başka bir bilgisayar üzerinden o bilgisayarın sahibinin haberi olmadan da yapabilir. Bu durumda o bilgisayarın sahibinin haksız yere hüküm yemesine bile sebep olabilir. Yani bu örnekten de anlaşılabileceği üzere bilişim suçları tespiti son derece zor olan suç çeşitlerini kapsadığı gibi aynı zamanda masum insanların da mağdur olmasıyla sonuçlanabilen suçlar içerir. Yani bilişim suçlarında suçun yerinin hatta zaman zaman failinin bile net olarak belli olmaması suçun tespitinin zor olmasının başlıca sebeplerinden biridir. Bunun yanında internet aracılığıyla uluslararası olarak işlenen suçlarda ülkeler arasında  yasal bir koordinasyon bulunmamaktadır. Yani bir ülkede suç teşkil eden bir fiil başka bir ülkede suç olmayabilir. Bunlara ek olarak internetin yapısı gereği yargı mercileri internet ortamında gerçek hayatta olduğu kadar etkin değillerdir. Örneğin suç teşkil eden durumlarda intenete doğrudan müdahale edebilecek bir yargı mercii bulunmamaktadır. Örneğin günümüzde oldukça popüler olan canlı yayın uygulamaları kullanılarak yapılan canlı yayınlarda telif hakkı ihlalleri ve bu ihlallerin sözkonusu programların yapısı gereği kaydedilmemesi sonucu herhangi bir delil bulunamaması son zamanlarda birçok suçun önünü açmıştır. Ayrıca delillerin, gerçek delillerin aksine gerek toplanma ve aktarım sürecinde gerek incelenmesi sürecinde çok daha fazla bilgi ve uğraş gerektirmesi bir başka sorun olarak gözükmektedir. Bu durumda dijital delillerin ne olduğunun yanında dijital delillerin hangi durumlarda geçerli hangi durumlarda geçersiz olduklarını incelemek faydalı olacaktır.     

2)Dijital delil nedir?
         
        Herhangi bir elektronik cihazdan herhangi bir suça delil olarak mahkemeye delil olarak sunulabilir her türlü veri olarak tanımlanan dijital deliller, tanımdan da anlaşılabileceği üzere sadece bir bilişim sisteminden değil her türlü medya verisi kaydedebilen elektronik cihazdan elde edilebilir delillerdir. Yaygın olarak bilinenin aksine dijital deliller sadece bilişim suçları için değil her türlü suç için delil olarak kullanılmaktadırlar. Özellikle günümüzde gelişen teknoloji ile beraber hayatımızın her alanına giren elektronik cihazlar birçok suçun delilini kaydedebilmektedirler. Yani günümüzde birçok suç eskiye kıyasla daha kolay tespit edilebilmektedir. Ancak dijital deliller, kolaylıkla manipüle edilebilir yapıda oldukları için çoğu zaman geçerli değillerdir. Buradan hareketle dijital delillerin hangi durumlarda geçerli, hangi durumlarda geçersiz olduklarını incelemek gerekmektedir.

3)Dijital deliller neden tek başlarına gecersizlerdir?
        
        
        Bilindik suçların aksine bilişim suçlarında delil toplamak ta oldukça zordur. Suçun belli bir mekanı olmaması, olası delillerin genelde somut deliller olmaması suçun tespitini oldukça zorlaştıran etmenlerdir. Bunun yanında  suçun faille dolaylı veya doğrudan bağlantıları, olası bir ikinci faille olan bağlantılar ve bu bağlantıların zamana bağlı ilişkileri dijital delillerin incelenmesini oldukça zorlaştırmıştır.  Buna ek olarak dijital delillerin incelenmesi ve aktarımı oldukça bilgi ve çaba gerektirmektedir. Ayrıca dijital delillerle bir suçun tespit edilmesi durumunda yaşanan bir diğer sıkıntı da   dijital delillerin tek başına delil olarak kabul edilmemesidir. Çünkü dijital ortamda elde edilen delillerin oluşturulma tarihleri, delillerin bulunduğu cihazın  tarihine endekslidir. Dolayısıyla bu durumda cihazın o zamanki tarihinin doğru olup olmadığı bilinemez. Bu da sözkonusu dijital delillerin olası suç tarihiyle olan tarihsel ilişkisini ortadan kaldırır ki bu durumda bir delilden söz edilemez.


4)Dijital deliller hangi koşullarda geçerli olurlar?

       
         Öncelikle bir dijital delil tek başına geçerli olamaz. Çünkü sözkonusu dijital delil içerisinde bulunduğu cihazın tarihine endeksli bir olusturulma tarihine sahiptir. Bu sebeple dijital delilin tarihinin doğru olup olmadığı bilinemez. Ancak bazı durumlarda dijital delil de geçerli sayılabilir.  Bir dijital delilin geçerlilik kazanabilmesi için öncelikle harici bir tarih kaynağıyla teyit edilmiş olması gerekmektedir. Bunun yanında sözkonusu dijital delillerin geçerli olabilmeleri icin hukuk kurallarına uygun olarak elde edilmiş olmaları, olası suç teşkil eden fiille doğrudan ilişkili olmaları, toplanmaları ve aktarımları sırasında her hangi bir kuşkuya mahal vermeyecek yapıda olmaları, yargı mercileri tarafından anlaşılabilir ve inandırıcı bulunmaları ve son olarak tarafsız bir yapıda olmaları gerekmektedir.

Mert Güdücüoğlu

Yeni e-ticaret Kanunu

Elektronik ticaret, elektronik ortamda çevrimiçi olarak yapılan her türlü ticari faaliyet olarak tanımlanabilir. Elektronik ticaret, hizmet sağlayıcılar yani doğrudan kendi ürününü elektronik ortamda satan gerçek veya tüzel kişiler veya aracı hizmet sağlayıcılar yani başkalarına ait ürünlerin elektronik ortamda satılması için ortam hazırlayan gerçek veya tüzel kişiler tarafından gerçekleştirilmektedir. Ve bu ticaret tipi de tıpkı gerçek hayattaki konvensiyonel ticaret gibi hukuk kuralları çerçevesinde düzenlenmeye ve denetlenmeye gereksinim duymaktadır.
Kanunun Genel Hatları ve Amacı

Son yıllarda hayatın her alanında Avrupa Birliği normlarına uyum sağlamayı hedefleyen ülkemizde hukuk alanında da bu normlara uyulması bir zorunluluk haline gelmiştir. Buradan hareketle, Avrupa Birliği ülkelerindeki bir dizi hukuk kuralının ülkemiz için de ülkemizin koşulları gözetilerek uyarlanması kaçınılmaz hale gelmiştir.
      
Hayatın her alanında olduğu gibi ticaret alanında da kendine geniş bir yer bulan internetin de kendine has kanunları olmakla birlikte, internet üzerindeki ticareti kapsayan kanunların Avrupa Birliği direktifleri doğrultusunda güncellenmesi 27 Kasım 2014 tarihinde Resmî Gazete'de yayınlanan ve akabinde 1 Mayıs 2015 tarihinde yürürlüğe giren Yeni E-ticaret kanunu ile tamamlanmıştır. Kanunun yapılma amacı Avrupa Birliği normlarına uyumun yanısıra e-ticaret sektöründeki belli başlı sıkıntıların önüne geçmekti. 13 maddeden oluşan kanun e-ticaret sektörünü detaylı bir şekilde düzenlemekten çok sektörde belli başlı aksaklıkları önlemek ve kişisel verilerin güvenliğini sağlamak amaçları güdülerek yürürlüğe sokulmuştur. Kanuna göre ticari amaçlı gönderilen mail, kısa mesaj, Fax, sesli mesaj vb iletiler belirli kurallar çerçevesinde gönderilmelidir. Öncelikle kanunun en öne çıkan noktalarından biri ticari amaçla gönderilecek herhangi bir iletinin (mail, mesaj vb iletiler) önceden gönderilecek tarafın onayı alındıktan sonra gönderilmesi hususunu zorunlu kılmasıdır. Kanunun bir diğer önemli noktası ticari amaçla mesaj gönderen tüzel veya gerçek kişinin ileti içeriğinde ürünün cinsini, nerede üretildiği, satış fiyatını, hangi kanalla gönderileceğini kısaca ürünle ilgili tüm ayrıntıları belirtmeyi zorunlu hale getirmesidir. Ayrıca kanun, satışı gerçekleştiren tüzel veya gerçek kişinin her türlü iletişim bilgisini (gerçek veya tüzel kişinin tam adı, telefon numarası, Ticaret Odası sicil kaydı vb bilgiler) de belirtmesini şart koşmaktadır. Bu maddeyi ihlal eden firmalar, 1000 TL'den 15000 TL'ye kadar para cezasıyla cezalandırılırlar.



Firmaların Genel Sorumlulukları
        
         Öncelikle kanunun öncesinde de sonrasında da  karşılaşılan en önemli problem sürekli gönderilen reklam SMS'leridir. Kanun, satış yapan tüzel veya gerçek kişilerin tüketicilere ticari içerikli iletileri göndermeden önce tüketicinin onayını almasını öngörmektedir. Bu onay kısa mesaj yoluyla olabildiği gibi ıslak imza ile de olabilmektedir. Kanun sonrasında birçok ticari firma tüketicilere reklam iletilerini almaya devam edip etmeme konusunda onay mesajları yollamış olsa bile birçok firma onay mesajlarının cevaplanmamasını onay verilmiş gibi kabul ederek ticari amaçlı iletileri tüketicilere yollamaya devam etmişlerdir. Bu da kanundan sonra bile istenmeyen ticari amaçlı SMS'lerin ve e-postaların tamamen engellenememesi sonucunu doğurmuştur. Bu durumun asıl sebebi de kanundan zımni onayın kabul edildiği anlamının çıkarılmasıdır. Ancak yönetmelik, kanunda yer alan bu açığı net bir biçimde kapatmıştır. Yönetmeliğe göre firmalar ticari amaçlı iletilerini tüketicilere göndermeden önce izin almakla yükümlüdürler.  Ancak yine aynı yönetmeliğe göre tüketici ile sözkonusu firma arasında daha önceden doğrudan bir ticari ilişki olmuşsa (örneğin tüketici o firmadan herhangi bir şekilde alışveriş yapmışsa) firma tüketiciye ticari içerikli ileti yollamak için tüketicinin onayını almakla yükümlü değildir. Yönetmelikte yeralan bu ifade istenmeyen ticari amaçlı iletilerin halen devam etmesinin başlıca sebebi olarak gösterilebilir. Buna ek olarak yine aynı yönetmelik uyarınca firmalar, her koşulda tüketiciye gönderdikleri ticari amaçlı iletinin içerisinde tüketiciye ücretsiz olarak reklam mesajları hizmetinden çıkma hakkını tanımakla yükümlüdürler. Firmalar, kanuna uymamalari durumunda 1000 TL'den 5000 TL'ye kadar para cezasıyla cezalandırılırlar.

Hizmet Sağlayıcı ve Aracı Hizmet Sağlayıcı Kavramları

         Öncelikle yeni elektronik ticaret kanunu, internet üzerinden ticaret yapan her tüzel veya gerçek kişi hizmet sağlayıcı olarak tanımlamıştır.  Buna ek olarak kanun, başka gerçek veya tüzel kişiye ait olan ürünlerin internet üzerinden satışına ortam hazırlayan gerçek veya tüzel kişileri ise aracı hizmet sağlayıcı olarak tanımlamıştır. 

Hizmet Sağlayıcının Yükümlülükleri
           Öncelikle hizmet sağlayıcının en öne çıkan yükümlülüğü bilgi verme hususundadır. Bu bilgi verme hususu iki açıdan ele alınır. İlk olarak hizmet sağlayıcı kendisi hakkında her türlü iletişim bilgilerini ve kişisel/kurumsal ismini paylaşmakla yükümlü olduğu gibi ürünün cinsini nerede üretildiğini, fiyatını vb her türlü bilgiyi ürünü sattığı internet sitesi üzerinden paylaşmakla yükümlüdür. Buna ek olarak hizmet sağlayıcı, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı'nın denetleme amacıyla herhangi bir bilgi talep etmesi durumunda da bu bilgiyi paylaşmakla yükümlüdür. Çünkü kanun, kendisinden önce de olduğu gibi hizmet sağlayıcıların ticari ilişkilerinin Gümrük ve Ticaret Bakanlığı tarafından denetlenmesini ve düzenlenmesini öngörmektedir. Buna ek olarak hizmet sağlayıcının siparişe yönelik yükümlülükleri de bulunmaktadır. Hizmet sağlayıcı, siparis ücretini, kargo firmasını, kargo ücretini belirtmekte yükümlüdür. Buna ek olarak hizmet sağlayıcının ticari amaçlı iletilere ilişkin yükümlülükleri de bulunmaktadır. Yani hizmet sağlayıcı tüketiciye ticari amaçlı bir ileti göndermeden önce onayını almalıdır. Her ne kadar birçok hizmet sağlayıcı, uzunca bir süre onay iletisine cevap vermeyen tüketicileri onaylamış gibi kabul ederek ticari amaçlı iletiler yollamaya devam etmiş olsalar da yönetmelik açıktır. Hizmet sağlayıcı tüketiciyle daha önceden ticari bir ilişki içerisinde bulunmamışsa, tüketiciye ticari amaçlı ileti yollamadan önce onayını almak zorundadır. Ancak hizmet sağlayıcının diğer hizmet sağlayıcılara veya aracı hizmet sağlayıcılara doğrudan gönderecekleri iletiler onaya tabi değildir. Bunun yanında hizmet sağlayıcı, tüketicinin istediği takdirde bu reklam hizmetinden ücretsiz olarak çıkmasını sağlamakla da yükümlüdür. Kanunun belirttiği bir diğer yükümlülük ise iletinin kabul edilmemesi durumunda hizmet sağlayıcının o tüketiciye reklam yollamamasıdır. Ve son olarak hizmet sağlayıcıların, kişisel verilerin korunmasına ilişkin yükümlülükleri vardır. Yani hizmet sağlayıcının tüketiciye ait telefon numarası, adres, hesap bilgileri vb bilgileri tüketicinin izni olmaksızın 3. kişilerle paylaşması cezai yaptırım gerektirmektedir.
Aracı Hizmet Sağlayıcının Yükümlülükleri

           Yeni elektronik ticaret kanunu hizmet sağlayıcının yükümlülüklerinin yanı sıra aracı hizmet sağlayıcının hukuki sorumluluklarını da belirtmiştir. Buna göre aracı hizmet sağlayıcı, reklam kampanyaları için tüketicilere göndereceği iletiler için önceden tüketiciden izin almakla ve tüketicinin adres, telefon, hesap bilgileri gibi tüm bilgilerini saklı tutmakla yükümlüdür. Aracı Hizmet sağlayıcılar da diğer aracı hizmet sağlayıcılara ve hizmet sağlayıcılara reklam amaçlı ileti gönderebilmek için yasal olarak onaya ihtiyaç duymazlar.
Nasıl şikayet ederim?
   
             Yeni e-ticaret kanunu yürürlüğe girdikten sonra bazı küçük ve orta ölçekli firmalar bakanlığın cezai yaptırım uygulamaması sebebiyle herhangi bir onay almaksızın tüketiciye reklam amaçlı iletiler yollamaya devam etmişlerdir. Bu durum da reklam amaçlı iletileri tüketicilere için ciddi bir sorun haline getirmiştir. Bu tür rahatsız edici iletileri hukuka aykırı bir biçimde yollayan firmaları Gümrük ve Ticaret Bakanlığı'na ait internet sitesi olan www.gtb.gov.tr adresi  üzerinden şikayet etmek mümkündür. 

Yeni E-ticaret Kanununun Hukuktaki Yeri

Kanun No. 6563                                                                                             Kabul Tarihi: 23/10/2014
Amaç ve kapsam

MADDE 1 – (1) Bu Kanunun amacı, elektronik ticarete ilişkin esas ve usulleri düzenlemektir.
(2) Bu Kanun, ticari iletişimi, hizmet sağlayıcı ve aracı hizmet sağlayıcıların sorumluluklarını, elektronik iletişim araçlarıyla yapılan sözleşmeler ile elektronik ticarete ilişkin bilgi verme yükümlülüklerini ve uygulanacak yaptırımları kapsar.

Tanımlar

MADDE 2 – (1) Bu Kanunun uygulanmasında;
a) Elektronik ticaret: Fiziki olarak karşı karşıya gelmeksizin, elektronik ortamda gerçekleştirilen çevrim içi iktisadi ve ticari her türlü faaliyeti,
b) Ticari iletişim: Alan adları ve elektronik posta adresi dışında, mesleki veya ticari faaliyet kapsamında kazanç sağlamaya yönelik olarak elektronik ticarete ilişkin her türlü iletişimi,
c) Ticari elektronik ileti: Telefon, çağrı merkezleri, faks, otomatik arama makineleri, akıllı ses kaydedici sistemler, elektronik posta, kısa mesaj hizmeti gibi vasıtalar kullanılarak elektronik ortamda gerçekleştirilen ve ticari amaçlarla gönderilen veri, ses ve görüntü içerikli iletileri,
ç) Hizmet sağlayıcı: Elektronik ticaret faaliyetinde bulunan gerçek ya da tüzel kişileri,
d) Aracı hizmet sağlayıcı: Başkalarına ait iktisadi ve ticari faaliyetlerin yapılmasına elektronik ticaret ortamını sağlayan gerçek ve tüzel kişileri,
e) Bakanlık: Gümrük ve Ticaret Bakanlığını,
ifade eder.

Bilgi verme yükümlülüğü

MADDE 3 – (1) Hizmet sağlayıcı, elektronik iletişim araçlarıyla bir sözleşmenin yapılmasından önce;
a) Alıcıların kolayca ulaşabileceği şekilde ve güncel olarak tanıtıcı bilgilerini,
b) Sözleşmenin kurulabilmesi için izlenecek teknik adımlara ilişkin bilgileri,
c) Sözleşme metninin sözleşmenin kurulmasından sonra, hizmet sağlayıcı tarafından saklanıp saklanmayacağı ile bu sözleşmeye alıcının daha sonra erişiminin mümkün olup olmayacağı ve bu erişimin ne kadar süreyle sağlanacağına ilişkin bilgileri,
ç) Veri girişindeki hataların açık ve anlaşılır bir şekilde belirlenmesine ve düzeltilmesine ilişkin teknik araçlara ilişkin bilgileri,
d) Uygulanan gizlilik kuralları ve varsa alternatif uyuşmazlık çözüm mekanizmalarına ilişkin bilgileri,
sunar.
(2) Hizmet sağlayıcı, varsa mensubu olduğu meslek odası ile meslekle ilgili davranış kurallarını ve bunlara elektronik olarak ne şekilde ulaşılabileceğini belirtir.
(3) Tarafların tüketici olmadığı hâllerde taraflar, birinci ve ikinci fıkralardaki düzenlemelerin aksini kararlaştırabilirler.
(4) Hizmet sağlayıcı, sözleşme hükümlerinin ve genel işlem şartlarının alıcı tarafından saklanmasına imkan sağlar.
(5) Birinci ve ikinci fıkralar, münhasıran elektronik posta yoluyla veya benzeri bireysel iletişim araçlarıyla yapılan sözleşmelere uygulanmaz.

Sipariş

MADDE 4 – (1) Elektronik iletişim araçlarıyla verilen siparişlerde aşağıdaki esaslar geçerlidir:
a) Hizmet sağlayıcı, siparişin onaylanması aşamasında ve ödeme bilgilerinin girilmesinden önce, ödeyeceği toplam bedel de dâhil olmak üzere, sözleşmenin şartlarının alıcı tarafından açıkça görülmesini sağlar.
b) Hizmet sağlayıcı, alıcının siparişini aldığını gecikmeksizin elektronik iletişim araçlarıyla teyit eder.
c) Sipariş ve siparişin alındığının teyidi, tarafların söz konusu beyanlara erişiminin mümkün olduğu anda gerçekleşmiş sayılır.
(2) Hizmet sağlayıcı, sipariş verilmeden önce alıcıya, veri giriş hatalarını belirleyebilmesi ve düzeltebilmesi için uygun, etkili ve erişilebilir teknik araçları sunar.
(3) Tarafların tüketici olmadığı hâllerde taraflar, birinci ve ikinci fıkralardaki düzenlemelerin aksini kararlaştırabilirler.
(4) Birinci fıkranın (a) ve (b) bentleri ile ikinci fıkra, münhasıran elektronik posta yoluyla veya benzeri bireysel iletişim araçlarıyla yapılan sözleşmelere uygulanmaz.

Ticari iletişime ilişkin esaslar

MADDE 5 – (1) Ticari iletişimde:
a) Ticari iletişimin ve bu iletişimin adına yapıldığı gerçek ya da tüzel kişinin açıkça belirlenebilir olmasını sağlayan bilgiler sunulmalıdır.
b) İndirim ve hediye gibi promosyonlar ile promosyon amaçlı yarışma veya oyunların bu niteliği açıkça belirlenebilmeli, bunlara katılımın ve bunlardan faydalanmanın şartlarına kolayca ulaşılabilmeli ve bu şartlar açık ve şüpheye yer bırakmayacak şekilde anlaşılır olmalıdır.

Ticari elektronik ileti gönderme şartı

MADDE 6 – (1) Ticari elektronik iletiler, alıcılara ancak önceden onayları alınmak kaydıyla gönderilebilir. Bu onay, yazılı olarak veya her türlü elektronik iletişim araçlarıyla alınabilir. Kendisiyle iletişime geçilmesi amacıyla alıcının iletişim bilgilerini vermesi hâlinde, temin edilen mal veya hizmetlere ilişkin değişiklik, kullanım ve bakıma yönelik ticari elektronik iletiler için ayrıca onay alınmaz.
(2) Esnaf ve tacirlere önceden onay alınmaksızın ticari elektronik iletiler gönderilebilir.
Ticari elektronik iletinin içeriği

MADDE 7 – (1) Ticari elektronik iletinin içeriği, alıcıdan alınan onaya uygun olmalıdır.

(2) İletide, hizmet sağlayıcının tanınmasını sağlayan bilgiler ile haberleşmenin türüne bağlı olarak telefon numarası, faks numarası, kısa mesaj numarası ve elektronik posta adresi gibi erişilebilir durumdaki iletişim bilgileri yer alır.
(3) İletide, haberleşmenin türüne bağlı olarak, iletinin konusu, amacı ve başkası adına yapılması hâlinde kimin adına yapıldığına ilişkin bilgilere de yer verilir.

Alıcının ticari elektronik iletiyi reddetme hakkı

MADDE 8 – (1) Alıcılar diledikleri zaman, hiçbir gerekçe belirtmeksizin ticari elektronik iletileri almayı reddedebilir.
(2) Hizmet sağlayıcı ret bildiriminin, elektronik iletişim araçlarıyla kolay ve ücretsiz olarak  iletilmesini sağlamakla ve gönderdiği iletide buna ilişkin gerekli bilgileri sunmakla yükümlüdür.
(3) Talebin ulaşmasını müteakip hizmet sağlayıcı üç iş günü içinde alıcıya elektronik ileti göndermeyi durdurur.

Aracı hizmet sağlayıcıların yükümlülükleri

MADDE 9 – (1) Aracı hizmet sağlayıcılar, hizmet sundukları elektronik ortamı kullanan gerçek ve tüzel kişiler tarafından sağlanan içerikleri kontrol etmek, bu içerik ve içeriğe konu mal veya hizmetle ilgili hukuka aykırı bir faaliyetin ya da durumun söz konusu olup olmadığını araştırmakla yükümlü değildir.
(2) Bu Kanunun 3, 4, 5, 6, 7 ve 8 inci maddelerinde düzenlenen yükümlülüklerin aracı hizmet sağlayıcılarına uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar yönetmelikle belirlenir.

Kişisel verilerin korunması

MADDE 10 – (1) Hizmet sağlayıcı ve aracı hizmet sağlayıcı:
a) Bu Kanun çerçevesinde yapmış olduğu işlemler nedeniyle elde ettiği kişisel verilerin saklanmasından ve güvenliğinden sorumludur.
b) Kişisel verileri ilgili kişinin onayı olmaksızın üçüncü kişilere iletemez ve başka amaçlarla kullanamaz.

Bakanlık yetkisi

MADDE 11 – (1) Bakanlık, bu Kanunun uygulanması ve elektronik ticaretin gelişimiyle ilgili her türlü tedbiri almaya ve denetimi yapmaya yetkilidir.
(2) Bakanlıkça görevlendirilen denetim elemanları, bu Kanun kapsamında Bakanlık yetkisine giren hususlarla ilgili olarak her türlü bilgi, belge ve defterleri istemeye, bunları incelemeye ve örneklerini almaya, ilgililerden yazılı ve sözlü bilgi almaya yetkili olup ilgililer istenilen bilgi, belge ve defterler ile elektronik kayıtlarını, bunların örneklerini noksansız ve gerçeğe uygun olarak vermek, yazılı ve sözlü bilgi taleplerini karşılamak ve her türlü yardım ve kolaylığı göstermekle yükümlüdür.

Cezai hükümler

MADDE 12 – (1) Bu Kanunun;
a) 3 üncü maddesindeki yükümlülüklere, 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendindeki yükümlülüklere, 6 ncı maddesinin birinci fıkrasına veya 7 nci maddesinin birinci fıkrasına aykırı hareket eden hizmet sağlayıcılara ve aracı hizmet sağlayıcılara bin Türk lirasından beş bin Türk lirasına kadar,
b) 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendindeki veya aynı maddenin ikinci fıkrasındaki, 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendindeki veya 7 nci maddesinin ikinci ve üçüncü fıkralarındaki yükümlülüklere aykırı hareket eden hizmet sağlayıcılara ve aracı hizmet sağlayıcılara bin Türk lirasından on bin Türk lirasına kadar,
c) 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendindeki, 8 inci maddesinin ikinci ve üçüncü fıkralarındaki yükümlülüklere aykırı hareket eden hizmet sağlayıcılara ve aracı hizmet sağlayıcılara iki bin Türk lirasından on beş bin Türk lirasına kadar,
ç) 11 inci maddesinin ikinci fıkrasına aykırı hareket edenlere iki bin Türk lirasından beş bin Türk lirasına kadar,
idari para cezası verilir.
(2) Bir defada birden fazla kimseye 6 ncı maddenin birinci fıkrasına aykırı olarak ileti gönderilmesi hâlinde, birinci fıkranın (a) bendinde öngörülen idari para cezası on katına kadar artırılarak uygulanır.
(3) Bu maddede öngörülen idari para cezalarını verme yetkisi Bakanlığa aittir. Bu yetki, merkezde Bakanlığın ilgili genel müdürlüğüne, taşrada ise Bakanlığın il müdürlüklerine devredilebilir.

Yönetmelikler

MADDE 13 – (1) Bu Kanunun uygulanmasına ilişkin yönetmelikler; Adalet Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı ve Ekonomi Bakanlığı ile Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumunun görüşleri alınarak Bakanlık tarafından hazırlanır.

Değiştirilen mevzuat

MADDE 14 – (1) 5/11/2008 tarihli ve 5809 sayılı Elektronik Haberleşme Kanununun 50 nci maddesinin beşinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, maddeye aşağıdaki fıkralar eklenmiş ve diğer fıkralar buna göre teselsül ettirilmiştir.
“(5) İşletmeciler tarafından, sundukları hizmetlere ilişkin olarak abone ve kullanıcılarla, önceden izinleri alınmaksızın otomatik arama makineleri, fakslar, elektronik posta, kısa mesaj gibi elektronik haberleşme vasıtalarının kullanılması suretiyle pazarlama veya cinsel içerik iletimi gibi maksatlarla haberleşme yapılamaz. İşletmeciler, sundukları hizmetlere ilişkin olarak abone ve kullanıcılarıyla siyasi propaganda içerikli haberleşme yapamazlar.”

“(6) İşletmeciler tarafından, abone ve kullanıcıların iletişim bilgilerinin bir mal ya da hizmetin sağlanması sırasında, bu tür haberleşmenin yapılacağına dair bilgilendirilerek ve reddetme imkânı sağlanarak edinilmiş olması hâlinde, abone ve kullanıcılarla önceden izin alınmaksızın aynı veya benzer mal ya da hizmetlerle ilgili pazarlama, tanıtım, değişiklik ve bakım hizmetleri için haberleşme yapılabilir.
(7) Abone ve kullanıcılara, bu tür haberleşme yapılmasını reddetme ve verdikleri izni geri alma hakkı kolay ve ücretsiz bir şekilde sağlanır.”

Onay alınarak oluşturulan veri tabanları

GEÇİCİ MADDE 1 – (1) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce, ticari elektronik ileti gönderilmesi amacıyla onay alınarak oluşturulmuş olan veri tabanları hakkında 6 ncı maddenin birinci fıkrası uygulanmaz.

Yürürlük

MADDE 15 – (1) Bu Kanun 1/5/2015 tarihinde yürürlüğe girer.

Yürütme

MADDE 16 – (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür. 

Mert Güdücüoğlu


İnternetten Küfür Etmenin Cezası

Türk Ceza kanununun 125. Maddesinde bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldırmak şeklinde tanımlanan hakaret suçu son yıllarda internetin de yaygınlaşmasıyla beraber her suç tipinde olduğu gibi internet üzerinden de subut bulmaya başlamıştır. İnternet üzerinden gerçekleşen hakaret suçu bilişim hukukunu ilgilendirmektedir. Suç teşkil eden durumlarda genel olarak  3 aydan 2 yıla kadar hapis cezası ve adlî para cezası sözkonusu olmakla birlikte uygulamada günümüzdeki hukuk sistemimiz çerçevesinde çoğu zaman farklılıklar görülmektedir. Kanunda ifade edilen somut eylemin ne olduğu tartışılabilir bir konu olmakla beraber belirli bir takım kelimelerin suç teşkil ettiği yargıtay nezlinde kabul edilmiştir. Yakın zamanda yargıtay in almış olduğu karara göre "Allah belanı versin." ifadesi suç teşkil etmemektedir. Buna gerekçe olarak ta sözkonusu ifadenin kişinin şerefini, haysiyetini zedeleyecek bir anlam içermediği, bir temenni içerdiği gösterilmiştir bu sebeple hakaret kapsamına girmemektedir diye yorunlanabilir. Hakaret  sadece sözle değil resimle, kısa mesajla, gönderilen bir içerikle, bir fotoğrafla ve bir yazıyla da olabilir.


(1) (Değişik: 29/6/2005 – 5377/15 md.) Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır. Mağdurun gıyabında hakaretin cezalandırılabilmesi için fiilin en az üç kişiyle ihtilat ederek işlenmesi gerekir.
(2) Fiilin, mağduru muhatap alan sesli, yazılı veya görüntülü bir iletiyle işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkrada belirtilen cezaya hükmolunur.
(3) Hakaret suçunun;
a) Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı,
http://www.internetavukati.net/
http://www.internetavukati.net/b) Dini, siyasi, sosyal, felsefi inanç, düşünce ve kanaatlerini açıklamasından, değiştirmesinden, yaymaya çalışmasından, mensup olduğu dinin emir ve yasaklarına uygun davranmasından dolayı,
c) Kişinin mensup bulunduğu dine göre kutsal sayılan değerlerden bahisle,
İşlenmesi halinde, cezanın alt sınırı bir yıldan az olamaz.
(4) (Değişik: 29/6/2005 – 5377/15 md.) Hakaretin alenen işlenmesi halinde ceza altıda biri oranında artırılır.
(5) (Değişik: 29/6/2005 – 5377/15 md.) Kurul hâlinde çalışan kamu görevlilerine görevlerinden dolayı hakaret edilmesi hâlinde suç, kurulu oluşturan üyelere karşı işlenmiş sayılır. Ancak, bu durumda zincirleme suça ilişkin madde hükümleri uygulanır.


          Ünlü kisiler ve siyasiler icin durum farklıdır. Yargıtay ünlü ve siyasi kişilere hakaret konusunda farklı yorumlamaktadır.  Yargıtaya göre ünlü kişiler ve siyasiler eleştiriye açık olmak durumundadırlar. Ama bu eleştiriye açık olma durumu hakaret etme hakkını vermez. Bunun yanında herhangi bir medya kuruluşu ünlü kişilerin, siyasilerin resimlerini görüntülerini diledikleri gibi yayınlayabilirler. Çünkü sözkonusu kişiler yargıtay nezlinde topluma mal olmuş kişilerdir ve buradan hareketle toplumun bu kişiler hakkında bilgi alma hakkı vardır. Buna karşın herhangi bir medya kuruluşu ünlü olmayan, tabiri caizse "sokaktaki adamın " resmini o kişinin rızası olmaksızın yayınlarsa bu fiil bir suç teşkil eder ve sözkonusu kişi resmini yayınlayan medya kuruluşuna tazminat davası açma hakkına sahiptir.


         İnternet üzerinden hakaret suçlarını düzenleyen Türk Ceza Kanunu'nun 125. Maddesi'nden farklı olarak özel bir maddede tanımlanan cumhurbaşkanına hakaret suçu 1 yıldan 4 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Buna ek olarak suçun alenen işlenmesi durumunda ceza 1/6 oranında arttırılır. Cumhurbaşkanına hakaret suçu cumhuriyet savcıları tarafından  tespit edildikten sonra suç unsurları teknik ön incelemeye tabi tutulur ve sonrasında Adalet Bakanlığı'ndan soruşturma izni alındıktan sonra yargı süreci başlar. Dolayısıyla cumhurbaşkanına hakaret suçunun soruşturulması adalet bakanlığının iznine tabidir.

Cezanın Uygulanması

         
           İnternetten ya da gerçek hayatta herhangi bir kişiye hakaret etmenin cezası 2 yıla kadar hapis ve adlî para cezasıdır. Suçun internetten ya da gerçek hayatta olması ağırlaştırıcı ya da hafifletici bir sebep değildir. Suçun aleni olup olmaması cezanın belirlenmesi için önem arz etmektedir. Dolayısıyla suçun aleni olması ağırlaştırıcı bir sebep olarak karşımıza çıkmaktadır. Buna ek olarak 2 yıla kadar olan cezalar ertelenebilir cezalardır. Kaldı ki hakaret cezası gerektiren durumlarda mevcut kanunların uygulanma şekli dikkate alındığında hakaret nedeniyle hapis cezası infaz edilmiş kişi yoktur denilebilir. Çünkü hakaret suçu teşkil eden fiillerde kişinin sicili temizse cezası ertelenir. Ve 5 yıl boyunca o kişi suç işlemezse suç sicilinden silinir. Dolayısıyla dava otomatik olarak düşmüş olur. Bu durum düşünüldüğünde hakaret sebebiyle hapis cezası almış kimse yoktur denilebilir.
Sosyal Medyada Hakareti Paylaşmak

         Kanun, sosyal medyadan hakaret içeren bir içeriği yorum katmadan paylaşılması durumunda  paylaşan kişinin o içeriği benimsediği anlaşılıyorsa ve veya başka kişilerin ulaşmasını açık bir şekilde kolaylaştırdıysa paylaşan kişi genel hükümlere göre sorumludur diye belirtmektedir. Ancak bu durum halen tartışmalı bir konudur. Çünkü bazı hukukçular yorum katmadan paylaşım yapma durumunda paylaşan kişinin suça iştirak etmediği hususundan yola çıkarak fiilin ceza hukuku bakımında suç teşkil etmediği şeklinde yorumlamaktadırlar. Buna karşın bazı hukukçular kanunda geçen "içeriği benimsediği ve veya başka insanlara ulaştırma amacı taşıması " ifadesini baz alarak internet ortamında özellikle sosyal medyada paylaşım yapmanın zaten sözkonusu içeriği benimsemek ve başka insanlara ulaştırmak anlamına geldiğini, dolayısıyla fiilin ceza hukuku bakımından suç teşkil ettiğini öne sürmektedirler. Ancak buna karşı çıkan hukukçular, hukukta suçun şahsiliği ilkesine dayanarak kimsenin başkasının suçu yüzünden cezalandırılamayacağını ifade etmektedirler. Bu durum günümüzde bile tartışılan bir konu olmakla beraber uygulamada en çok Twitter ve Facebook gibi sosyal medya sitelerinde karşımıza çıkmaktadır ve maalesef hakaret davalarında da değişkenlik göstermektedir. Örneğin bazı durumlarda sadece retweet yapma fiili hakaret kapsamında değerlendirilerek retweet yapan kişinin ceza aldığı görülmüştür. Tabi bu durumlarda da hakaret davalarının genelinde olduğu gibi cezanın ertelenmesi ve sonrasında davanın düşmesi sözkonusudur. Buna karşın hakarete maruz kalan kişi paylaşım yapan kişiye hakareti başka insanlara ulaştırdığı sebebiyle tazminat davası açma hakkına sahiptir. Buna ek olarak internet üzerinden yapılan paylaşımlar hakaret içersin veya içermesin müstehcen içeriklerse bu fiil ceza hukuku bakımından suç teşkil etmektedir. Çünkü kanun müstehcen içeriğin paylaşılması ve veya bulundurulmasını doğrudan suç olarak tanımlamıştır.     

Mert Güdücüoğlu

27 Temmuz 2015 Pazartesi

Truva Atı - Trojan Virüsleri

Bir bilgisayarı sahibinin rızası olmaksızın başka bir bilgisayar üzerinden denetlemeye yarayan kötü amaçlı bir yazılım şeklinde tanımlayabileceğimiz trojan genellikle korsan bir içeriğin veya ücretsiz bir içeriğin hedef bilgisayara sahibi tarafından indirilmesi sonucu arka planda gizlice çalışarak hedef bilgisayarı denetim altına alır. Yani trojanlar kötü amaçlı kişiler tarafından genellikle bedava ya da korsan bir içeriğin içine gizlenerek içeriği indiren bilgisayarlara yayılmış olurlar. Öncelikle trojanlar, kullanıcıların sistemlerindeki haklarını kullanabilen bunun yanında sistemi bütünüyle tehlikeye atabilen programlardır. Sistemdeki herhangi bir kullanıcı tarafından kutulabildiği gibi sistemin güvenlik açıklarını kullanarak sisteme girebilen bilgisayar korsanları tarafından da kurulabilir. Bunun yanında trojanlar denetimleri altındaki bilgisayarları başka sistemlere saldırmak amacıyla da kullanabilirler. Yani trojanlar yerleştikleri herhangi bir bilgisayardaki içerikleri görüntülemeye değiştirmeye ve silmeye olanak tanırlar. Trojanlar bu veri alışverişi sırasında internet hızını yavaslatırlar. Trojanlar iki kısımdan oluşurlar. Bir tanesi hedef bilgisayarla olan bağlantıyı sağlarken diğer kısım ise hedef bilgisayarı kontrol etme işlevini üstlenmektedir.

1)Nasıl Ortaya Çıktılar?


       Trojanlar ilk ortaya çıktıkları 90'lı yıllarda bugünkü kullanım alanlarından  çok farklı amaçlarla ortaya çıktılar. 90'lı yılların başında şirketlerde çalışan insanlar evdeki bilgisayarlarından şirket bilgisayarlarındaki bilgilere ulaşabilmek için şirket bilgisayarlarına kurdukları trojanlar üzerinden bağlanarak şirket bilgisayarlarında bulunan verilere ulaşmışlardır. Yani trojanların ilk kullanımı sanıldığının aksine kurumsal amaçlarla gerçekleşmiştir. İlk kullanıldıkları zamanlar basit ve zararsız yapıda olan trojanlar zaman içerisinde gelişerek bugünkü şekillerini almışlardır. Bu gelişim de başka kişilerin kaçak olarak bilişim sistemlerine girmelerine sebep olmuştur.

2)Trojan Sisteme Nasıl Kurulur?


        Genelde internetten indirilen korsan programlarla birleşik halde hazırlanan trojan bu dosyaların hedef bilgisayarlar tarafından indirilmesi sonucunda hedef bilgisayara kurulmuş olurlar. Bunun yanında bir diğer yaygın trojan yerleştirme yolu da e-posta yoluyla yollanan bir içeriğe dahil edilen trojanın hedef bilgisayara kurulmasıdır. İlgi uyandıran ve okunma ihtimali çeşitli yöntemlerle arttırılan bir e-posta yoluyla kolaylıkla istenen sisteme ulaşılabilmesi bu yöntemi bilgisayar korsanları için oldukça cazip bir hale getirmiştir. Örneğin bir bilgisayar oyununa ait bir video olarak gözüken bir e-postanın hedef kullanıcıya gönderilmesi ya da büyük firmalara ait basın bültenlerinin sahtesinin hazırlanıp trojanlarla birleştirildikten sonra hedef bilgisayara gönderilmesi bilgisayar korsanları tarafından yaygın olarak kullanılan aldatmacalardır. Ayrıca anlık iletiler yoluyla yollanan ilgi çekici resimler veya videolarla birleştirilmiş trojanlar da sıkça görülmektedir. Buna ek olarak bazı popup reklamlarının sürekli tıklanılması sonucu sisteme trojan kurulması da ihtimal dahilindedir. Bazı durumlarda hedef bilgisayarın sahibi hiçbir hata yapmamış olsa bile trojanlar yazılımdaki ya da internetteki herhangi bir açığı kullanarak ta sisteme sızabilmektedirler.

3)Trojandan Nasıl Korunurum?


•İnternetten özellikle ücretsiz yazılım yüklerken bilinmeyen/güvenilmeyen kaynaklardan uzak durulmalıdır.
•Web sunucusu için şifrelemesi güçlü, çift  taraflı kullanıcı denetimi yapabilen sistemler tercih edilmelidir.
•Trojanları tespit edebilen antivirüs programları kullanılmalıdır.
•Kullanıcılara trojanlar hakkında bilgi verilmelidir.
•E-posta üzerinden gelen her dosya çalıştırılmamalıdır. E-posta adresi güvenilmeyen kisilere/sitelere verilmemelidir.
•Web sitelerindeki 'Otomatik Çalıştır' seçeneği devredışı bırakılmalıdır.

4)Trojan Neler Yapabilir?


•Hedef bilgisayardaki dosyaları silebilir.
•Hedef bilgisayardaki dosyalar üzerinde değişiklik yapabilir.
•Hedef bilgisayardaki verileri trojanın yollandığı bilgisayara gönderebilir.
•Başka trojanlar kurabilir.
•Virüs programları kurabilir.
•Sistem üzerinde programlar kurup çalıştırabilir.
•Güvenilen bir Web sitesinin sahtesini oluşturarak (örneğin bir bankaya ait olan bir site) bu sahte site aracılığıyla hedef kullanıcının bilgilerini elegeçirebilir.
•Hedef bilgisayardaki bilgileri bilgisayar korsanlarına yollayarak olası bir dolandırıcılık suçuna zemin hazırlayabilir.
•Hedef bilgisayardaki kamera ve mikrofonu kullanarak ses ve görüntü alabilir ve bu verileri bilgisayar korsanlarının bilgisayarına gönderebilir.
•Bir programı ya da bağlantıyı açabilir.
•Sistem üzerinden reklam sayfaları açabilir.
•Diğer bilgisayarlara saldırabilir. 

5)Trojanların Hukuktaki Yeri


        Trojanlar, bilişim dünyasında virüslerle birlikte en sık kullanılan suç araçlarıdır. Elektronik posta yoluyla olsun crackli bir programı yem olarak kullanarak olsun trojanlar kolaylıkla istenen sisteme erişim sağlayabildikleri için suç teşkil eden bilişim suçlarında oldukça sık kullanılmaktadırlar. Bu nedenle Türk Ceza Kanunu'nda, trojanlar özelinde olmasa da trojanların olası kullanım alanlarını kapsayan bir dizi önlem yeralmaktadır. Bu önlemleri trojanların fonksiyonlarıyla beraber incelemek faydalı olacaktır.

  A)Bilişim Sistemine Yasadışı Yollarla Girmek


Trojan (veya başka bir araç) kullanarak bir bilişim sistemine girmek fiili Türk Ceza Kanunu'nun 243. Maddesi'nin 1. Fıkrası'nda yeralan "Bir bilişim sisteminin bütününe veya bir kısmına, hukuka aykırı olarak giren ve orada kalmaya devam eden kimseye bir yıla kadar hapis veya adlî para cezası verilir." ifadesiyle tanımlanmıştır. Sözkonusu ifade dikkatli okunduğunda verileri değiştirme, silme ya da aktarma  gibi bir ifade bulunmadığı görülecektir. Dolayısıyla bahsi geçen fiilin suç teşkil etmesi için trojan (ya da başka bir araç) kullanarak bilişim sistemine girmiş olmak yeterlidir. Ancak aynı maddenin 3. Fıkrası'nda da belirtildiği gibi aynı fiil sebebiyle yasadışı yollarla girilmiş olan bilişim sisteminde yeralan veriler yok olmuş ya da degistirilmişse faile 6 aydan 2 yıla kadar hapis cezası verilir. Trojan programlarının hepsi bu suçu işlemeye zemin hazırlarlar. Buna ek olarak trojanlar bilgisayar korsanlarının yönlendirmelerine göre başka suçlara da zemin hazırlarlar.

  B)Sistemi Engelleme Bozma Verileri Yok Etme veya Değiştirme


Türk Ceza Kanunu'nun 244. Maddesi'nin 1. Fıkrası'nda yeralan "Bir bilişim sisteminin işleyişini engelleyen veya bozan kişi, 1 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır." ifadesiyle anlatılmak istenen bilişim sistemini herhangi bir sebeple ve herhangi bir şekilde bozmanın suç teşkil ettiğidir. Sözkonusu kanun maddesinde herhangi bir sebep ya da herhangi bir araç ifadesi yeralmamaktadır. Yani fiilin suç teşkil etmesi için suç aracının ne olduğuna bakılmaz. Sözkonusu suçun bir trojanla veya başka bir şekilde işlenmiş olması önemli değildir. Bu suç mala zarar verme suçunun bir çeşididir. Yine 244. Madde'nin 2. Fıkrası'nda yeralan "Bir bilişim sistemindeki verileri bozan, yok eden, değiştiren veya erişilmez kılan, sisteme veri yerleştiren, var olan verileri başka bir yere gönderen kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır." ifadesi de trojanlarla yakından ilgilidir. Aynı kanun maddesinin 1. Fıkrası'nda da olduğu gibi fiilin suç teşkil etmesi için kullanılan suc aracına bakılmaz. Bunun yanında bir bilişim sistemine hukuk dışı yollarla girişi cok rahat bir bicimde sağladıkları için verilere ulaşmak için de belirtilen suçları işlemek için de kullanılan en yaygın yöntem trojanlardır. Buna ek olarak aynı kanun maddesinin 3. Fıkrası'na göre bu fiillerin bir banka ya da kredi kurumuna veya bir kamu kurumuna ait bir bilişim sistemine karşı işlenmesi halinde verilecek ceza yarı oranında arttırılmaktadır. Ayrıca aynı kanun maddesinin 4. Fıkrası'na göre bir bilişim sistemini engelleme, verileri bozma ya da verileri değiştirme suretiyle kendine ya da bir başkasına haksız çıkar sağlayan kimse 2 yıldan 6 yıla kadar hapis ve 5000 güne kadar adlî para cezasıyla cezalandırılır.

C)Banka veya Kredi Kartının Kötüye Kullanımı


Türk Ceza Kanunu'nun 245. Maddesi'nin 1. Fıkrası'nda yeralan  "Başkasına ait bir banka veya kredi kartını, her ne suretle olursa olsun ele geçiren veya elinde bulunduran kimse, kart sahibinin veya kartın kendisine verilmesi gereken kişinin rızası olmaksızın bunu kullanarak veya kullandırtarak kendisine veya başkasına yarar sağlarsa, üç yıldan altı yıla kadar hapis cezası ve adlî para cezası ile cezalandırılır." ifadesi başkasına ait kredi veya banka kartının sahibinin rızası olmaksızın kullanılması suçunu tanımlamaktadır. Ancak kanun maddesine kredi kartı özelinde bakılacak olursa fiilin suç teşkil etmesi için fiziki bir kartın varlığı zorunlu değildir. Yani fail fiziki bir kredi kartı da sahibinin izni olmaksızın kullanarak suç işleyebileceği gibi sözkonusu kredi kartının bilgilerini kullanarak kendisine ya da başkasına haksız kazanç sağlayarak ta suç işlemiş olur. Kredi kartı bilgilerinin kullanıldığı durumlarda genelde fail encoder cihazlarıyla bu bilgileri kullanmak suretiyle suç işler. Bunun yanında failin trojan ya da başka yöntemlerle kurumların bilişim sistemlerine girmek suretiyle işlemiş olduğu dolandırıcılık suçları da mevcuttur. Bu durumda fail genellikle Türk Ceza Kanunu'nun 243. ve veya  244. maddelerinde belirtilen suçları da işlemiş olmaktadır. Yani bu durumda fail hem bir bilişim sistemine hukuk dışı yollarla girmiş olup hem o sistemin işleyişini bozmuş olup (bazı durumlarda) hem de bu durumdan kendisine ya da başkasına haksız kazanç sağlamış olmaktadır. Buna ek olarak aynı kanun maddesinin 2. Fıkrası'nda yeralan "Sahte oluşturulan veya üzerinde sahtecilik yapılan bir banka veya kredi kartını kullanmak suretiyle kendisine veya başkasına yarar sağlayan kişi, fiil daha ağır cezayı gerektiren başka bir suç oluşturmadığı takdirde, dört yıldan yedi yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır." ifadesinde sahte bir kredi veya banka kartı kullanılarak haksız kazanç elde etme suçu tanımlanmıştır. Sahte kartlar genellikle encoder cihazlarıyla kopyalanan bilgilerin doğrudan kullanımı ya da ütüleme yöntemiyle gerçek bir kartı değiştirmek suretiyle kullanılırlar. Bunun yanında özellikle kurumsal bilişim sistemlerine trojan yoluyla girilmek suretiyle işlenen suçlar da mevcuttur. Bu durumda fail hem bir bilişim sistemine hukuk dışı yollarla girme suçunu hem bir bilişim sistemini engelleme/bozma suçunu (bazı durumlarda) hem de kredi kartı veya banka kartını kötüye kullanma suçunu işlemiş bulunmaktadır. Her türlü finansal işlemin internet üzerinden gerçekleştirildiği günümüzde trojanlar, kredi kartının veya banka kartının kötüye kullanımı fiilerinde kullanılmaktadırlar. Ancak bu tür suçlarda en yaygın yöntem encoder cihazıyla işlenen suçlardır. Sözkonusu kanun maddesinde de önceki kanun maddelerinde olduğu gibi aracın ve amacın ne olduğuna bakılmaz sadece fiilin suç teşkil edip etmediğine bakılır.   

Mert Güdücüoğlu