Ceza hukuku alanında karşımıza en çok çıkan konuların başında belki de meşru müdafaa gelmektedir. Halk arasında karşılık vermek olarak tanımlanan meşru müdafaa kavramı doktrinde bile tartışmalı bir konudur. Bu sebeple, bu kadar komplike bir konunun karşılık vermek fiili dışında daha iyi tanımlanması hayati öneme haizdir. Bu tanımı daha iyi yapabilmek adına bize sık sık sorulan soruları cevaplamak oldukça faydalı olacaktır. Bu sorulara kısaca değinecek olursak meşru müdafaa nedir meşru müdafaa TCK tarafından nasıl tanımlanır meşru müdafaa şartları nelerdir meşru müdafaa ve zorunluluk hali nedir meşru müdafaa Yargıtay kararları ne yöndedir meşru müdafaa örnekleri nelerdir meşru müdafaa ne demektir meşru müdafaa unsurları nelerdir meşru müdafaa cezası nedir nefsi müdafaa ile meşru müdafaa arasındaki fark nedir. Şimdi bu soruları kısaca yanıtlayalım.
Gerek kendisine ve gerek başkasına ait bir hakka yönelmiş, gerçekleşen, gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız bir saldırıyı o anda hâl ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde defetmek zorunluluğu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez.
(2) Gerek kendisine gerek başkasına ait bir hakka yönelik olup, bilerek neden olmadığı ve başka suretle korunmak olanağı bulunmayan ağır ve muhakkak bir tehlikeden kurtulmak veya başkasını kurtarmak zorunluluğu ile ve tehlikenin ağırlığı ile konu ve kullanılan vasıta arasında orantı bulunmak koşulu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez.
Görüldüğü üzere meşru müdafaa TCK tarafından oldukça kapsamlı bir şekilde tanımlanmıştır. Bu kadar kapsamlı bir tanımın sebebi hiç kuşkusuz doktrinde ortaya çıkan özellikle meşru müdafaanın ne ölçüde olacağı hususundaki tartışmalardır.
Meşru müdafaanın saldırıya ilişkin şartlarının başında bir saldırının varlığı gelmektedir. Saldırı meşru müdafaanın ilk şartı olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu noktada dikkat edilmesi gereken husus bitmiş olan ancak güçlü bir şekilde tekrar etme şüphesi olan saldırı sonucu yapılan karşı eylemin de meşru müdafaa kapsamında değerlendirildiğidir. Buna ek olarak, meşru müdafaanın söz konusu olabilmesi için öncesinde yapılan saldırının haksız nitelikte olması gerekmektedir. Meşru müdafaa öncesi yapılan saldırı meşru bir sebebe dayanıyor ise meşru müdafaa söz konusu olamaz. Örneğin B yolda yürürken dikkatsiz bir sürücü olan C onu emek üzeredir. Bunu farkeden A B'yi kuvvetli bir şekilde iterek yere düşürür. Bunun üzerine, B A'ya sinirlenip A'ya saldırır ve A'yı darp eder. Bu örnek olayda B A'yı darp etmesi olayını meşru müdafaaya dayandıramaz. Ve buna bağlı olarak meşru müdafaa hükümlerinden yararlanmak suretiyle ceza almamayı talep edemez. Çünkü A B'yi meşru bir sebebe dayanarak itmiştir. Meşru müdafaanın saldırıya ilişkin 3. şartı ise meşru müdafaa öncesinde yapılan saldırının meşru müdafaa ile korunabilecek bir hakka yönelik olmasıdır. Başka bir deyişle, meşru müdafaanın amacının bir hakkı korumak olması gerekmektedir. Aksi takdirde meşru müdafaadan söz edilemez. Örneğin, kira borcunu ödemeyen kiracısını darp eden bir kişi meşru müdafaa hükümlerinden yararlanamaz. Çünkü kirayı ödemeyerek yapılan hak ihlali meşru müdafaa ile savunulabilecek nitelikte bir hak değildir. Meşru müdafaanın saldırıya ilişkin son şartı ise saldırı ile meşru müdafaa teşkil eden fiilin aynı anda yapılmasıdır. Savunma teşkil eden fiil saldırıdan uzun zaman sonra yapılmış ise meşru müdafaa söz konusu olamaz. Bu duruma ek olarak, saldırı başlamadan önce yapılan savunma teşkil eden fiil de meşru müdafaa kapsamında değerlendirilemez. Ayrıca, saldırı ihtimalinin düşük olması durumunda da savunma teşkil eden fiili gerçekleştiren kişi meşru müdafaa hükümlerinden yararlanamaz.
Meşru müdafaanın savunmaya ilişkin şartlarının başında hiç şüphesiz meşru müdafaa kapsamında yapılan fiilin mecburi olmasıdır. Yani yapılan saldırıyı bertaraf edebilmek için meşru müdafaa kapsamındaki fiilin tek seçenek olması gerekmektedir. Aksi takdirde, meşru müdafaa hükümlerinden yararlanmak mümkün olmayacaktır. Buna ek olarak, meşru müdafaa saldırı yapan kişiye yönelik yapılmalıdır. Saldırı ile doğrudan alakası olmayan kişilere yapılan eylem haksız fiil niteliği taşıdığı gibi meşru müdafaa hükümlerinden yararlanmayı imkansız kılar. Örneğin, A ile B kavga etmiş, B A'yı darp etmiştir. Olayın hemen ardından A B'nin arkadaşına saldırıda bulunursa bu eylem meşru müdafaa kapsamında değerlendirilemez, A meşru müdafaa hükümlerinden yararlanamaz. A'nın bu durumda meşru müdafaa hükümlerinden yararlanabilmesi için B'ye kendisini darp ederken karşılık vermesi ve olay anında karşılık vermek dışında bir seçenek kalmamış olması gerekmektedir. Bununla beraber, meşru müdafaanın savunmaya ilişkin bir diğer şartı ise saldırı karşısında verilen karşılığın orantılı olmasıdır. Örnek vermek gerekirse, kendisini darp eden bir adamı bıçakla yaralamak ceza hukukundaki orantılılık ilkesine ters düşmektedir. Ve böyle bir durumda meşru müdafaa hükümlerinden yararlanabilmek mümkün olmamaktadır. Bu örnekte meşru müdafaa hükümlerinden yararlanmak mümkün olmasa da haksız tahrik indiriminden yararlanmak mümkündür. Ancak bilindiği gibi meşru müdafaa hükümlerinden yararlanmanın mümkün olduğu durumlarda fiili gerçekleştiren şahıs ceza almazken, haksız tahrik sadece cezada belli bir indirim imkanı sağlamaktadır.
Meşru Müdafaa Nedir
Meşru müdafaa nedir sorusuna verilecek en kapsamlı cevap kişinin kendisine ya da bir başkasına yapılan saldırı karşısında saldırı şiddetine orantılı bir şekilde olmak kaydıyla karşılık vermesi eylemidir şeklinde olacaktır. Bu eylemi gerçekleştiren şahıs meşru müdafaa hükümleri gereği ceza almamış olur. Böylelikle güvenlik güçlerinin müdahale edemediği zamanlarda insanların kendilerini korumaları sebebiyle mağdur olmalarının önüne geçilmektedir. Ancak bu noktada dikkat edilmesi gereken husus meşru müdafaadan bahsedilebilmesi için yapılan "müdafaanın" öncesinde gelen saldırı ile orantılı olması gerektiğidir. Örneğin kendisine yumruk atılan bir insanın bu eyleme karşılık olarak silah kullanması hiçbir şekilde meşru müdafaa kapsamında değerlendirilemez. Bu duruma ek olarak, meşru müdafaadan bahsedilebilmesi için bir saldırının yapılmış olması ve bu saldırıya yakın bir zamanda "karşılık" verilmiş olması gerekmektedir.Meşru Müdafaa TCK Tarafından Nasıl Tanımlanır
Meşru müdafaa TCK tarafından nasıl tanımlanır sorusuna verilecek en net cevap hic şüphesiz Türk Ceza Kanunu'nun 25. Maddesinde yer alan meşru müdafaa tanımı olacaktır. Buna göreGerek kendisine ve gerek başkasına ait bir hakka yönelmiş, gerçekleşen, gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız bir saldırıyı o anda hâl ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde defetmek zorunluluğu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez.
(2) Gerek kendisine gerek başkasına ait bir hakka yönelik olup, bilerek neden olmadığı ve başka suretle korunmak olanağı bulunmayan ağır ve muhakkak bir tehlikeden kurtulmak veya başkasını kurtarmak zorunluluğu ile ve tehlikenin ağırlığı ile konu ve kullanılan vasıta arasında orantı bulunmak koşulu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez.
Görüldüğü üzere meşru müdafaa TCK tarafından oldukça kapsamlı bir şekilde tanımlanmıştır. Bu kadar kapsamlı bir tanımın sebebi hiç kuşkusuz doktrinde ortaya çıkan özellikle meşru müdafaanın ne ölçüde olacağı hususundaki tartışmalardır.
Meşru Müdafaa Şartları Nelerdir
Meşru müdafaa şartları nelerdir sorusuna cevap vermeden önce bu şartları saldırıya ilişkin şartlar ve savunmaya ilişkin şartlar olarak ikiye ayırmak oldukça yararlı olacaktır.Meşru müdafaanın saldırıya ilişkin şartlarının başında bir saldırının varlığı gelmektedir. Saldırı meşru müdafaanın ilk şartı olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu noktada dikkat edilmesi gereken husus bitmiş olan ancak güçlü bir şekilde tekrar etme şüphesi olan saldırı sonucu yapılan karşı eylemin de meşru müdafaa kapsamında değerlendirildiğidir. Buna ek olarak, meşru müdafaanın söz konusu olabilmesi için öncesinde yapılan saldırının haksız nitelikte olması gerekmektedir. Meşru müdafaa öncesi yapılan saldırı meşru bir sebebe dayanıyor ise meşru müdafaa söz konusu olamaz. Örneğin B yolda yürürken dikkatsiz bir sürücü olan C onu emek üzeredir. Bunu farkeden A B'yi kuvvetli bir şekilde iterek yere düşürür. Bunun üzerine, B A'ya sinirlenip A'ya saldırır ve A'yı darp eder. Bu örnek olayda B A'yı darp etmesi olayını meşru müdafaaya dayandıramaz. Ve buna bağlı olarak meşru müdafaa hükümlerinden yararlanmak suretiyle ceza almamayı talep edemez. Çünkü A B'yi meşru bir sebebe dayanarak itmiştir. Meşru müdafaanın saldırıya ilişkin 3. şartı ise meşru müdafaa öncesinde yapılan saldırının meşru müdafaa ile korunabilecek bir hakka yönelik olmasıdır. Başka bir deyişle, meşru müdafaanın amacının bir hakkı korumak olması gerekmektedir. Aksi takdirde meşru müdafaadan söz edilemez. Örneğin, kira borcunu ödemeyen kiracısını darp eden bir kişi meşru müdafaa hükümlerinden yararlanamaz. Çünkü kirayı ödemeyerek yapılan hak ihlali meşru müdafaa ile savunulabilecek nitelikte bir hak değildir. Meşru müdafaanın saldırıya ilişkin son şartı ise saldırı ile meşru müdafaa teşkil eden fiilin aynı anda yapılmasıdır. Savunma teşkil eden fiil saldırıdan uzun zaman sonra yapılmış ise meşru müdafaa söz konusu olamaz. Bu duruma ek olarak, saldırı başlamadan önce yapılan savunma teşkil eden fiil de meşru müdafaa kapsamında değerlendirilemez. Ayrıca, saldırı ihtimalinin düşük olması durumunda da savunma teşkil eden fiili gerçekleştiren kişi meşru müdafaa hükümlerinden yararlanamaz.
Meşru müdafaanın savunmaya ilişkin şartlarının başında hiç şüphesiz meşru müdafaa kapsamında yapılan fiilin mecburi olmasıdır. Yani yapılan saldırıyı bertaraf edebilmek için meşru müdafaa kapsamındaki fiilin tek seçenek olması gerekmektedir. Aksi takdirde, meşru müdafaa hükümlerinden yararlanmak mümkün olmayacaktır. Buna ek olarak, meşru müdafaa saldırı yapan kişiye yönelik yapılmalıdır. Saldırı ile doğrudan alakası olmayan kişilere yapılan eylem haksız fiil niteliği taşıdığı gibi meşru müdafaa hükümlerinden yararlanmayı imkansız kılar. Örneğin, A ile B kavga etmiş, B A'yı darp etmiştir. Olayın hemen ardından A B'nin arkadaşına saldırıda bulunursa bu eylem meşru müdafaa kapsamında değerlendirilemez, A meşru müdafaa hükümlerinden yararlanamaz. A'nın bu durumda meşru müdafaa hükümlerinden yararlanabilmesi için B'ye kendisini darp ederken karşılık vermesi ve olay anında karşılık vermek dışında bir seçenek kalmamış olması gerekmektedir. Bununla beraber, meşru müdafaanın savunmaya ilişkin bir diğer şartı ise saldırı karşısında verilen karşılığın orantılı olmasıdır. Örnek vermek gerekirse, kendisini darp eden bir adamı bıçakla yaralamak ceza hukukundaki orantılılık ilkesine ters düşmektedir. Ve böyle bir durumda meşru müdafaa hükümlerinden yararlanabilmek mümkün olmamaktadır. Bu örnekte meşru müdafaa hükümlerinden yararlanmak mümkün olmasa da haksız tahrik indiriminden yararlanmak mümkündür. Ancak bilindiği gibi meşru müdafaa hükümlerinden yararlanmanın mümkün olduğu durumlarda fiili gerçekleştiren şahıs ceza almazken, haksız tahrik sadece cezada belli bir indirim imkanı sağlamaktadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder